Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, TİM Gösteri Merkezi'ndeki Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi'nde (Stratcom Summit) yaptığı konuşmada, zirvenin ilkini geçen yıl gerçekleştirdiklerini anımsattı.Amaçlarının, kamusal iletişim ve stratejik iletişim alanında küresel bir etkileşim merkezi inşa etmek olduğunu vurgulayan Altun, "Hamdolsun Stratcom Zirvesi büyük bir ilgi ve teveccüh gördü. Farklı formatlarda yurt içinde ve dışında gerçekleştirilen etkinliklerle hayata geçirilen yayınlarla yıl boyunca Stratcom çalışmalarına devam eden zirvemiz, organik bir şekilde büyüdü ve stratejik iletişim ekosistemi açısından nitelikli, eşsiz bir tecrübe sundu, güçlü bir platform oluşturdu. Bu platformda kamu, medya, akademi, sivil toplum ve özel sektörden stratejik iletişim alanındaki paydaşları aynı çatı altında buluşturduk." diye konuştu.
Bu platform çatısı altında, dünyanın dört bir yanından saygın iletişimcilerle bir arada olduklarına vurgu yapan Altun, şöyle devam etti:"Stratcom Summit'in stratejik iletişimi şekillendiren küresel başlıkların ve trendlerin tartışıldığı, birçok ülkeden ve sektörden temsilcileri buluşturan uluslararası bir platform haline geldiğini görüyoruz. Heyecanlıyız, mutluyuz, gururluyuz. Şimdiden zirvemizin başarılarla dolu dolu geçmesini diliyorum. Bu yıl zirvemizde 5 kıtadan ve 40 ülkeden yaklaşık 4 bin katılımcı ile 50'nin üzerinde panelisti ağırlıyoruz. Tecrübeleri, birikimleri ve iştirakleri ile zirvemize katkı sunacak tüm misafirlerimize şimdiden şükranlarımı sunuyorum. Bu yıl Stratcom Zirvesi'nin temasını 'Belirsizlik Çağında Stratejik İletişim' olarak belirledik çünkü içinden geçtiğimiz bu çağda, küresel boyutta siyasetten ekonomiye, sağlıktan çevreye, nereye bakarsak bakalım, gördüğümüz başlıca gerçek, belirsizlik. Bugün tüm dünya çatışmalar, savaşlar, insani trajediler, terörizm, nükleer tehdit ya da gıda, enerji, hammadde, finans ve sağlık krizleri gibi birçok meydan okumayla tehditle karşı karşıya. Ve bu meydan okumalara karşı ne yazık ki küresel düzeyde sistematik, planlı ve fonksiyonel çözüm önerileri üretilebilmiş değil. Dahası, küresel düzlemde giderek şiddetlenen, ahlaki temelini günden güne yitiren güç rekabeti, insanlığın karşı karşıya kaldığı tehdit ve meydan okumaları daha da derinleştirmekte, Batı'dan Doğu'ya, Güney'den Kuzey'e tüm toplumlar bir belirsizlik sarmalıyla karşı karşıyadır."
Altun, bugün itibarıyla sadece belli bölgelerde yaşanacağı varsayılan savaşlar, çatışmalar, terör saldırıları, krizler ve salgın hastalıklardan aslında dünyanın hiçbir kesiminin azade olmadığını söyledi.Batı'nın kendisini üstün, ayrıcalıklı ve steril bir konuma yerleştiren bir dünya sistemi kurguladığını dile getiren Altun, "İktisat kuramlarından modernleşme yaklaşımlarına, Batı merkezli paradigmaların Batı dışı toplumları dönüştüreceği varsayılmıştı. Nitekim bu anlayış, Francis Fukuyama'nın, Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle 1992'de ortaya attığı 'tarihin sonu' tezinde de somut bir şekilde karşılığını bulmuştu. Fukuyama, Batı merkezli liberal kapitalizmin nihai ve ebedi zaferini ilan etmişti. Ona göre artık savaşlar, çatışmalar, krizler olmayacaktı, Batı'nın merkezde olduğu bir küresel düzende ve liberal kapitalizmin hakimiyetinde tüm dünya istikrar içinde yaşayacaktı ancak öyle olmadı. Bunu hep birlikte tecrübe ettik." dedi.Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:"11 Eylül saldırılarından Bosna soykırımına, Körfez Savaşı'ndan Arap Baharı'na, bölgesel ve küresel etkileri hala devam eden birçok kriz yaşandı. Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Filistin'de istikrasızlık dalgaları çeşitli boyutlarda kendini gösterdi. Bunun dışında Avrupa'dan Asya'ya, Afrika'dan Balkanlar'a tüm bölgelerde politika, ekonomi, çevre, sağlık, enerji başta olmak üzere birçok alanda yeni ve karmaşık krizler ortaya çıktı. İşte Şubat 2022'den bu yana Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaş, binlerce insanın hayatına mal olmasının yanı sıra gıda, ekonomi ve enerji başta olmak üzere birçok alanda yarattığı belirsizliklerle küresel istikrarsızlığı da derinleştirdi. Öte yandan Kovid-19 salgınının tedarik zincirinde neden olduğu olumsuz etkiler hala devam ediyor. İklim değişikliğiyle birlikte artan afetler ve insani krizler gezegenimizdeki canlı yaşamını tehdit eden unsurlar olarak karşımızda. Dolayısıyla Batı merkezli dünya görüşü üzerine inşa edilen küresel siyaset ve ekonomi düzeni bugün yapısal sorunlar, krizler, çıkmazlar, belirsizlikler içindedir."%2FNew%20folder%20(3)%2FAA-29618052.jpg)
%2FNew%20folder%20(3)%2FAA-29617839.jpg)
%2FNew%20folder%20(3)%2FAA-29618045.jpg)
%2FNew%20folder%20(3)%2FAA-29617837.jpg)
"Küresel sorun: Hakikat krizi"
Altun, dünyadaki tüm belirsizliklerin yanında bu dönemin bir başka küresel sorununun da hakikat krizi olduğuna dikkati çekti."Post-Truth" denilen "Hakikat Ötesi" çağda, adeta "hakikatin ölümünün ilan edildiği" aktaran Fahrettin Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:"Nasıl ki sosyal teorinin temel meselesi 19. yüzyılda toplumsal sınıflar arası çatışmaysa, 20. yüzyılda modernleşme meselesi idiyse, bugün de toplumsal birlik ve bütünlüğü, kültürel kimlik ve aidiyetleri sarsan hakikat krizidir. Elbette, iletişim teknolojilerindeki köklü değişim ve gelişmeler bilgi üretim imkanlarını artırmış, bu yönüyle demokratik kültüre önemli katkılar sunmuştur. Hiç kuşkusuz, bu dönemde insanlık, habere ve bilgiye erişim açısından muazzam imkanlara sahip olmuştur. İnternet ve sosyal medya gerçeği her türlü malumatın zamansız ve boyutsuz dolaşımını mümkün kılmıştır. Bu süreçte kurumsallaşan yeni iletişim endüstrileri diğer yandan küresel alanda muazzam bir ekonomi de yaratmıştır. Yeni iletişim teknolojileri dezenformasyonlara, karalama kampanyalarına, etki operasyonlarına, nefret söylemlerine, terörizm propagandasına ve dijital zorbalığa zemin teşkil etmektedir. Böylelikle bireylerin hayatlarına, kamu düzenine ve toplumsal barışa zarar vermektedir. Ve yine, yeni medya ortamlarında bireyler ve dahi kitleler sadece kendi seslerini, kendilerine benzeyenlerin seslerini duymakla yetinmekte ve yankı odalarına mahkum olmaktadır. İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişlerse öbürüne sağır kalınca, sosyal medyanın insanları birbirine yakınlaştıracağını varsayan iyimser yaklaşımın aksine, sanal ortamlarda gettolaşma, kutuplaşma ve radikalleşme kendisini göstermekte, bu olumsuz süreçler de gündelik hayata yansımaktadır."Toplumsal kutuplaşma, gettolaşma ve radikalleşmeyi artıran yeni teknolojilerin kötü amaçla da kullanıldığını belirten Altun, bunun bugün sadece bireylerin, toplumların ve devletlerin güvenliği için bir mesele olmakla kalmadığını, aynı zamanda küresel bağlamda da bir güvenlik sorununa dönüştüğünü söyledi.%2FNew%20folder%20(3)%2FAA-29618052.jpg)
"Sistematik dezenformasyon küresel barışı da tehdit ediyor"
Altun, özellikle yeni medya ve geleneksel medya üzerinden sürekli yeniden üretilen sistematik dezenformasyon faaliyetlerinin küresel barış ve istikrarı tehdit ettiğini aktararak şunları kaydetti:"Tam bu noktada, bizim her ne olursa olsun bu sürece karşı nasıl direnebileceğimizin üzerine düşünmemiz lazım. Çağdaş Türk düşüncesinin önemli simalarından felsefeci merhum Teoman Duralı'nın bir cümlesine atıfta bulunmak istiyorum. 'Hakim medeniyetin içinde dünya çapında olağanüstü bir propaganda savaşı yaşanıyor. Bu propaganda bombardımanı altında insanlar kendilerine dayatılan hayattan başka bir yaşama seçeneği yoktur şeklinde düşünmeye sevk ediliyorlar.' diyor Teoman Hoca. Teoman Duralı Hoca'nın bahsettiği o dayatma, bir zorbalıktır esasında. İnsanın özgürlüğüne kastetmektir. İnsanın varlığına ve seçme özgürlüğüne kastetmektir. Böyle bir dayatma elbette dezenformasyon bombardımanıyla birlikte kendisini ayakta tutmaktadır. Bu bombardımandan korunmak için hakikat zırhına, hakikat çıpasına ihtiyacımız var. Yine Teoman Hoca’ya atıfla söyleyecek olursak önümüzde bir görünen gerçeklik bir de onun ötesini kuşatan bir bütünlük vardır. Görünenden ötesine, onu kuşatan bütünlüğe talip olmalıyız."Hakikat krizine karşı iş birliği vurgusu
Fahrettin Altun, "Bugün insan haklarından ulusal güvenliğe, dijital zorbalıktan nefret söylemlerine, terörizm propagandasından sistematik dezenformasyon hareketlerine, algoritma diktatörlüğünden dijital faşizme kadar yeni medya teknolojileri üzerinden maruz kaldığımız tehditlere karşı ortak bir mücadele vermemiz gerekiyor." diyerek, hakikat krizinin, küresel belirsizlik, çatışma ve istikrarsızlıklarla birleşmesi, stratejik iletişimin ulusal ve uluslararası düzlemde kurumsallaşmasının ve iş birliklerinin önemini ortaya koyduğunu dile getirdi.Altun, şöyle devam etti:"Elbette bu iş birlikleri dijital dünyada karşı karşıya kaldığımız tehdit ve meydan okumalara karşı yeni çözüm önerilerinin, yeni demokratikleştirici yol ve yöntemlerin geliştirilmesine katkıda bulunacaktır. Bu noktada, öyle inanıyorum ki dünyanın neresinde olursak olalım, biz iletişimcilerin asli görevi hakikat krizine karşı mücadele etmektir. Hakikati savunmaktır. Hakikati anlatmaktır. Derinleşen hakikat krizi, doğru, güvenilir bilgiye olan talebi hiç olmadığı kadar artırmıştır. Günümüzde iletişimin asli ve müstakil bir politika alanı olarak ortaya çıkmasının en önemli sebebi de bence budur." diye konuştu.Altun, yalan ve dezenformasyonun hakikatin önüne geçtiği gerçek ötesi çağda iletişimin artık eğitim, sağlık, güvenlik, tarım, altyapı, ulaşım gibi müstakil bir ekosistem olduğunu anlatarak şunları kaydetti:"İletişim ekosistemi içerisinde merkezi bir role sahip olan stratejik iletişim, küresel ölçekte yaşanan belirsizlikler karşısında istikrarlaştırıcı ve yapıcı çabaları ön plana çıkaracak araçlara sahip olması açısından hayati bir öneme sahiptir. Bu noktada biz de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak, kurulduğumuz günden bu yana stratejik iletişim kültürünün ülkemizde gelişmesi ve kurumsallaşması için çaba sarf ediyoruz. Uluslararası alanda ise stratejik iletişimi, kriz ve belirsizliklerin yönetilmesinde bir araç olarak kullanmaya ve bu alanda uluslararası iş birliklerini artırmaya gayret ediyoruz. Stratcom Summit platformunu da tüm bu çabalarımızın uluslararası mahiyetteki tezahürlerinden biri olarak görüyoruz. Yaşadığımız belirsizlikler çağında devletler, hükümetler ve liderler küresel ve yerel ölçekte stratejik iletişim, ülke markalama, kamu diplomasisi gibi konularda pozitif iletişim kampanyaları yürütürken dezenformasyon, kara propaganda, siber savaşlar ve hibrit tehditler gibi sınamalara karşı da mücadele vermek zorunda. Tüm bu belirsizlikler ve meydan okumalar karşısında diplomasi, savunma, güvenlik, iletişim, istihbarat ve teknoloji uzmanlarının iş birliği içinde hareket etmeleri elzemdir. Mikro ve makro ölçekte, yerelden küresele insan onurunu, hak ve adaleti, hakikati merkeze alan küresel bir stratejik iletişim anlayışının gerekliliği bugün daha fazla hissedilmektedir. Bizlerin, yani kamusal iletişim ve stratejik iletişim alanlarında politika belirleyicilerin buna en güzel cevabı, kuşkusuz hakikat odaklı iletişim anlayışından zerre taviz vermemek olacaktır.""Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde istikrarlaştırıcı bir güç haline geldi"
Altun, Türkiye'nin etki alanına dikkati çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:"Küresel belirsizlikler çağında Türkiye, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde istikrarlaştırıcı bir güç haline gelmiştir. Türkiye bir bölgesel güç ve bir küresel oyuncu olarak sadece istikrarlı bir ülke olmayı hedeflememekte, aynı zamanda çevresini istikrarlaştırıcı bir güç olarak aktif bir dış politika performansı ortaya koymaktadır. Bunun en son örneği, Cumhurbaşkanımızın Rusya-Ukrayna Savaşı sürecinde hayata geçirdiği barış diplomasisidir. Rusya-Ukrayna Savaşı'ndaki arabuluculuk çabalarımızla sağlanan tahıl koridoru anlaşması, tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı gıda krizinin çözümüne katkı sunan hayati bir adım olmuştur. Uluslararası sorunların çözümü için inisiyatif almaktan çekinmeyen Türkiye, izlediği ilkeli dış politikanın yanı sıra Cumhurbaşkanı'mızın lider diplomasisiyle sağladığı güven neticesinde, küresel barış ve istikrar için merkez ülke konumuna gelmiştir."%2FNew%20folder%20(3)%2FAA-29617839.jpg)