Birlikte yaşayan, aynı apartmanda oturan, aynı mahallede yaşayan insanlar, kimileri inançları yüzünden, kimileri siyasi düşünceleri yüzünden, kutuplara ayrılmış, sanki birbirlerine kurşun atan iki düşman gibi oldular.
Hepimiz birbirimizden farklıyız, siyasi görüşlerimiz farklı, inançlarımız farklı, bu farklılıklarımız nedeni ile sorunlarımıza koyduğumuz teşhislerimizde farklı.
Ne yapacağız, birbirimizi mi yemeğe devam mı edeceğiz, yoksa bizler ne yapıyoruz deyip birbirimizi anlamaya mı çalışacağız?
Suriye’de, Irak’ta bu nedenlerle insanlar birbirlerini öldürme yolunu seçtiler. Şimdi ülkemizin çeşitli illerinde ve kurulan kamplarda yaşam mücadelesi veriyorlar ve ülkelerindeki bu ilkelliğin bitmesi için dua ediyorlar.
O Suriyeliler bakışları ile bizim hallarımızı yazın diyorlar, o bakışları ile kavga etmeden yaşayın diyorlar, yoksa bizim gibi vatanınızdan, evinizden barkınızdan olursunuz diyorlar.
* * *
Bir arada insan gibi yaşamanın yolu, demokrasiyi anlayıp yaşam tarzı haline getirebilmekten geçiyor, laikliğin anlaşılmasından geçiyor, hukuk devletinin benimsenmesinden ve hoş görüden geçiyor.
Demokrasi esas itibarı ile bir yaşam tarzıdır ve proje yarışıdır. Demokrasinin kör dövüş haline geldiğini üzülerek izliyoruz.
Halkımız, bu kör dövüşünden, bu kavgadan nemalanmaya çalışan siyasetçilere prim vermemelidir. .
* * *
Bizim türkülerimiz, Anadolu insanının sevinçlerinin ve üzüntülerinin sesidir.
Türkülerimiz, bizatihi halkın ağzından ve halk tarafından yakılmış (Bestelerdir) mısralardır.
Halk yaktığı (bestelediği) türküler aracılığı ile dertlerini, sıkıntılarını, sevinçlerini, sitemlerini ve sevgisini toplumla paylaşır.
* * *
Aşağıda sözlerini aldığım ve okuduğumda ve de çok etkilendiğim bu türkü aracılığı ile halkımız, gazetecilerden isteklerde bulunuyor.
Bunu da yaz ne olur diyor.
Sokaklara çıkıp, yürüyüş yapsak, polis biber gazı sıkıyor, hem bizler, hem o sırada sokaklarda olanlar tazyikli su ve biber gazına yakalanıyor.
En iyisi biz sıkıntılarımızı size anlatalım, bizim sıkıntılarımızı, yetkililere siz anlatıverin diyor. * * *
.Demokrasinin sağlıklı yaşamasında basının, parlamento kadar, sivil toplum örgütleri kadar, yürütme kadar ve yargı kadar önemli olduğunu anlamış bizim insanlarımız.
Onun için yaz gazeteci diyor.
* * *
Aman gazeteci gel bizim köye, bizim halları da yaz
Şehirde ojeli parmakları yazma
Bir de bizim köyde nasırlanmış elleri de
Yaz yaz gazeteci yaz, yaz yaz efendi yaz,
Bankada parası olan kulları yazma
Onlara aldanıp yolundan azma
Şehirden asfalt geçen yolları yazma
Bir de bizim köyden eşşek geçmeyen yolları
Yaz yaz gazeteci yaz, yaz yaz efendi yaz,
Şöhretten bunalmış dilleri yazma
Kendi bahçendeki gülleri yazma
Haksız yere genç öldüren elleri yazma
Doğuda doktorsuz ölen kulları
Yaz yaz gazeteci yaz, yaz yaz efendi yaz...
Almanya'da çalışan elleri yazma
Libya'ya gidecek olanlara şaşma
Evi barkı yıkılanları yazma
Bir de Türkiye’de dul kalan kulları da
Yaz yaz gazeteci yaz, yaz yaz efendi yaz…
* * *
Artık gazetelerimiz ve gazetecilerimizde, hep güçlü olanların değil, birazda sesini topluma duyurmakta zorluk çeken halkın sorunlarını da yazmalı ve halkın sesi olmalıdır.