Yıllardır Samsun gibi hemen her yerde iktidar partisi olması nedeniyle AK Parti, 'bizim adamlar, bizim çocuklar, bize yakın' uygulamasını hayatımıza soktu.
Bunu her alanda görmek mümkün.
İşçi alımlarında,
Memur alımlarında,
Müteahhitlere iş verilmesinde,
Doğrudan alım ihalelerinde,
İmar uygulamalarında,
Müdür, amir ve daha üst düzey atamalarda vs vs..
Hatta bakan ve bakan yardımcısı atamalarında.
Mesela belediyelere işçi alımlarında şirketlerinde çalışanlara bakın, çoğunluğu partililer ya da partililerin yakınları.
Özel kalemlerden verilen kadrolar da, liyakatla değil, bizim adamlarla dolduruluyor.
Bu adam kayırma işi o kadar ayyuka çıktı ki;
Geçtiğimiz günlerde Çorum'da basın toplantısı düzenleyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Yusuf Ziya Yılmaz'a da soruldu.
Ben açıkcası Yılmaz'ın verdiği yanıtı, 'biraz da şaşkınlık yaşadığından olsa çok anlayamadım'.
Cümleleri tam toplayamadı, beklemediği yerden geldi soru sanırım.
Ama verdiği yanıtta da;
İşe alınan çocuklar da ihtiyaç sahibi deyince, bu kez şaşırma sırası bana ve takipçilerine geldi.
Yani alımdan haberdar ve ihtiyaç sahibi olduklarını biliyor.
Yanıta bakar mısınız?.
Sanki başkaları ihtiyaç sahibi değil.
Kimin ne kadar ihtiyaç sahibi olduğunu nereden biliyorsunuz ki.
Neden siz karar veriyorsunuz ki.
Kaldı ki işe alınması için bilgi yetenek sahibi yani liyakatlı olması mı gerekli, yoksa ihtiyaçlı mı?.
Bence iyi saçmalamış Yusuf Ziya Yılmaz.
Bırakın bu işleri, büyük resme bakın diyor ama, soruyu soranlar da zaten o fotoğrafta neden hakkaniyetle işe girmesi gerekenler yok torpilliler var demek istiyor.
Ama anlamak istemiyor sanırım ne sorulduğunu
Yılmaz ısrar ediyor;
Ne olur büyük fotoğrafa bakın.
Ne olur, lütfen, Çorum'un enerjisini buna harcamayın.
Sormayın, sorgulamayın, işinize bakın der gibi.
İyi de soruldu bir kere.
Kim alınmış, kim almış, kaç kişi alınmış, torpilli iddialarının kaynağı ne diye neden sormuyor?.
Bırakın bunları diyor, üstüne basa basa.
Tabii açıklamaları tatmin etmediği için, X'de bu açıklamasına da tepkiler çığ gibi yağdı.
İşsiz olan ama AK Parti'de etkili bir tanıdığı olmayan yakını bulamayan işsizler elbette tepki göstermekte haklı.
Samsun'da da bunlar hemen her zaman yaşanıyor. Bildiğimiz konular.
Zaten mülakatlar da bundan var.
Orada asıl olan referansı kim?.
Referans sağlamsa işe girmekte, belediye şirketine şıp diye işe başlamakta sorun yok.
Gerçi belediyeler konusu olunca sadece AK Parti değil, CHP, MHP de çok mahir.
AK Parti iktidar partisi olduğundan daha yaygın olarak kayırmalar yapma imkanına sahip.
İşte bu şekilde iş verip, iş başına getirilenler liyakat sorunları yaşandığından da birçok konuda sıkıntılar oluyor.
Torpil öyle bir hal almış ki;
İşi ne kadar bildiğine bakan yok, torpili ne kadar büyük o önemli hale geldi.
Mesela geçen gün bir tanıdığım aradı 'Abi AK Parti'de üst düzey tanıdık var mı' diye sordu.
Niye lazım oldu hayırdır dedim;
Bir yere işe gireceğim de, 'Yetkili AK Parti'den biri beni arasın diye söyledi' dedi.
Şimdi gel de Yusuf Ziya Yılmaz'ın dediği gibi büyük resme bakma.
Çünkü o kişinin işinin olabilmesi için büyük fotoğraftaki önemli birinin aranması, onun da iş verecek yetkiliyi araması gerekiyor.
Ne günlere kaldık.
İşin ilginci ne biliyor musunuz?.
Bu kafa değişmiyor hiç.
Kayırmalar öyle hal aldı ki; araç ihalesinde bile bakıyorsunuz, başka ilde bir firma almış ve siyasetine bir bak aynı partiden çıkıyor.
Samsun'da büyük bir inşaat ihalesi olsun, yine bildik kendilerine yakın firmalar.
İyi de diğer insanlar nasıl yaşayacak?.
Büyük fotoğrafta başkasına hiç mi yer yok?.
Yılmaz'ın dediği gibi değil aslında mesele.
Ona göre Çorum'da işçi alımında torpil iddiası sorulmasın, konuşulmasın, tartışılmasın, ama o ihtiyaçlı çocuklar olduğunu bilsin.
Ve bunu soranlar da ortalığı karıştırmak isteyen, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek isteyen karıştırıcılar olarak görülsün.
Niye?.
Fırsat eşitliği herkesin hakkı değil mi?.
Yılmaz 'Büyük resme bakın diyeceğine', 'Getirin bakalım listeyi, bu iddialar incelenecek, haksızlık varsa düzeltilecek' neden demedi.
Herkesin derdi üzüm yemek.
Evine ailesine aş götürebilmek.
Hoşuna gitmeyen sorular karşısında hemen 'tepki göstermek, bağcıyı dövenler kategorisine sokmak' nedendir anlamak mümkün değil.
Suçluluk psikolojisi, baskın çıkma hal gibiydi soru karşısında Milletvekili Yılmaz'ın hali.
Ben şahsen açıkcası, 'Bir araştıralım demesini beklerdim'.
Ama Samsun'dan da bildiğimiz bu torpil işlerine 'azarlama gibi yanıt verme' sanırım sanatsal bir alışkanlığa dönüşmüş.
Gün gelir, keser döner sap döner hesap döner, şimdilerde torpilli olarak iş bulanlar gibi, farklı siyasi parti üyeleri yakınları da 'kolay iş sahibi olduklarında' biz yine aynı şekilde eleştirmeye devam edeceğiz elbette.
Çünkü kayırmaya göre değil, işe göre hakkaniyetle iş alımları yapılmalı.
O zaman büyük resim daha şık olur.
Çünkü herkes olur, hak edenler yer alır.
Liyakat esas olursa da, işler güzel olur.
Yılmaz'ın büyük resimden kastı nedir bilmem ama doğrusu da budur.