İktidar partisinin telaffuz ettiği bir söz var. Daha çok Başbakan Erdoğan'ın kullandığı o söz günlük yaşamımıza da girdi.
O sözün bir benzerini dün OMÜ Rektörü Hüseyin Akan'dan da duydum..
Ustalık dönemi.. Tabii ki onun ustalıktan kastettiği, daha usta bir rektörlük anlamı değil..
Ama bir dönem daha Rektörlük yapmak istiyorum deyince, hep birlikte 'ustalık dönemi' diye girdik söze..
Onu da açtı Rektör Hüseyin Akan..
"Üniversiteyi belli bir noktaya getirdik. İçimizden yeni üniversiteler doğmasına rağmen öğrenci sayımızı 40 binlerin üstüne taşıdık.. Eğer arkadaşlarım tercih ederse bu kez yeni bir vizyonla o koltukta oturacağım'..
Merak ettik..
Rektör, çok güzel anlattı. "Daha önce üniversite ile kentin bağlantısı çok zayıftı. Şimdi bu kanalları açtık. İşte o noktada, öğretim üyelerimle birlikte bu kente daha çok nasıl katkı veririz, onunla ilgili projelerim var".
Evet gerçekten üniversite kent ile istenilen noktada değildi. Akan eğer, ikinci dönem de rektör olursa, bu konuda 'kente katkı sağlarsa' çok önemli bir iş yapmış olur..
Rektör Hüseyin Akan ile, dünkü kahvaltıda uzun sohbetin 'çok sıcak bir ortamda' geçmesine aslında bir espiri neden oldu...
Tek başına gelince, "Sizde iyi cesaret varmış diye" espri yaptık Sayın Akan'a..
O da Ankara'da Rüzgarlı Sokak'ta gazetecilikle aşinalığını anlattı...
"Çok yazdım çizdim zamanında. Biraz gazeteciliğim vardır. O nedenle idmanlıyım" dedi.
Evet böyle başladı sohbet.. Yazar arkadaşlarımız kahvaltısından tatmasına da fırsat vererek, soru sormasının belki de 'en önemli nedeni oldu' bu esprili yaklaşımı..
Hüseyin Akan ile ilgili daha önce de bir kaç kez yazmıştım. Mütevazi kişiliği ön plana çıkmak gibi bir derdi olmaması nedeniyle, 'sohbeti kısıtlı olabilir' gibi zannedenlerin çok yanıldığını söyleyebilirim aslında..
Bir ara sohbete o kadar daldı ki; neredeyse ameliyathanedeki bir vakayı anlatırken, biz bile ameliyathanenin içinde gibi hissettik kendimizi..
Yani bırakın rektörlüğü, o makamı; hocanın aslında 'işini ne kadar sevdiğini' gözlerinden o el hareketlerinden anlamak mümkün..
Özlediniz mi o günleri dedik; "Bazen girerim zaten ameliyathaneye" dedi..
Ancak benim en çok hoşuma giden sözü bir başkaydı..
Çünkü o ekip ruhunun önemiydi, hatta istem dışı, dışa vurumuydu..
Ne zaman asıl mesleğinden söz etse bir kişiyi ağzından düşürmedi.
Radyolog Prof. Ümit Beret..
'Bizim Ümit', şöyle yapar, ben ana noktaya müdahale ettikten sonra Ümit, devreye girerdi' gibi..
Bir ara fırsat buldum.. Kim hocam Ümit bey, çok söz ettiniz' dedim..
Benim asistanım dedi..
Anlaşılıyor ki; Ümit hoca da emeklerinin karşılığını bulmuş Rektör Akan..
"Kendinden sonra o alanda birilerini yetiştirmenin mutluluğunu yaşıyor"..
Ve anlaşılıyor ki; ekip çalışmasını seviyor Rektör, çünkü, gözlerinin o an ışıldadığını görmek mümkün..
Sadece o noktada mı.. Yeni açılan fakülteleri de anlatırken, bu kez başka isimlerden, bazı dekanların isimlerini andı.. Hatta bir ara Tıp Fakültesi Başhekimi'nden de söz etti..
Tüp Bebek Merkezi'nin başarılarından bahsederken, hocaların isimlerini sayması üniversiteye hakimiyeti açısından önemliydi.
Her konuyu anlatırken, kendisinden başka bir ya da bir kaç yetkilinin adından söz etmesi hoştu.
Şu bir gerçek ki; Rektör Hüseyin Akan, kendisini ustalık dönemine hazırlamış. Ekibini de oluşturmuş..
O ekiple bir dönem daha diyor ve bunun gerekçesini de çok iyi geliştirmiş; "Tecrübe önemli. Eksiklerimizi biliyoruz. Yeniden arkadaşlarım beni seçer ve atanırsam, bu dönem tecrübelerin bu kente katkıya dönüştürülme dönemi olacak"..
Kahvaltı uzun sürdü.. Sohbet de koyuydu. Yazılmamak kaydıyla da çok şey sorduk, çok şey konuştuk..
Rektör "bir arada olsa eski gazeteci" olunca, "off the rekord" haliyle fazla oldu..
Ama basınla 'ilk OMÜ dışı sohbet olunca' yine de çok şey konuştuk ve okuyucularımıza aktardık diyebiliriz..