Korona salgını öyle bir hal aldı ki; artık tramwayda güvenlik görevlileri ‘koronalı avına’ başladı.
Dün 3 kişi toplu taşımada yakalandı.
Bir yandan korona hemen herkesin yakınlarının tanıdıklarının çevresini sardı, diğer yandan ‘yaşam mücadelesi’ ekmek kavgası mecburiyetten dışarı çıkmayı işe gitmeyi gerektiriyor.
Vatandaş ne yapacağını şaşırdı.
Ya aç kalacak evinde oturacak, ya da işine gidecek ekmeğini kovalayacak.
Sorun öyle ‘hallederiz diyecek’ noktada da değil.
Çünkü her şey de ateş pahası.
Geçtiğimiz gün bir sağlık çalışanı aradı.
Dedi ki; hani televizyonlarda diyorlar ya sağlıkçılara en üst düzeyden ek ödeme yapıyoruz; aldık o ek geliri.
Bize tam 35 lira düşmüş.
İnanmadım, sordum.
Daha önce aldığınızdan az mı diye.
Yok 25 lira fazla.
Peki kimler alıyor o yüksek ek ödemeleri.
Koronalı hastaya bakan yoğun bakımdakiler olabilir.
Ama aynı hasta birçok noktada bizim elimizden de geçiyor. Hergün 100 hasta ile ilişkimiz oluyor, kim koronalı kim değil bilemeyiz ki; ama risk paydamız 35 lira.
Şaşılacak bir durum.
Peki ya öğretmenler. Dün günlerini kutladığımız eli öpülecesi öğretmenlerimizin durumu ne.
Bazıları 'yüz yüze eğitim yok' diye evinde ama 'rehber öğretmenleri haftada 5 gün çağıran' idareciler var.
Neyse ki, önceki gün gelen şikayetler üzerine bazı girişimlerimiz oldu da; sendikaların da devreye girmesiyle ‘yanlış düzeltildi.'
Şimdi onlar da haftada bir okula gidecekler.
Bazı idarecilerin bu konuda tedbir alıp, işleri aksattırmadan çalışma arkadaşlarının sağlıklarını da koruması gerekir ama nedense okulda vaka sayısı artıp, karantinaya gidene kadar, öğrenci olmayan okula öğretmen getirme gayretindeler.
Peki bir de esnaflar var.
Onların devlet çalışanları gibi maaşları da yok.
Çalışmazsa aç.
İşçi çalıştırmazsa, işçisi de aç.
Ne yer ne içer.
Dün bir çay ocağı işletmecisi anlatıyor.
İçeriye kimseyi alamıyoruz, 20 çay ancak sattım.
Hadi bakalım yaşa yaşayabilirsen.
O korona filan dinlemiyor evine ekmek götürmek için işinin başında ama çay içecek müşteri bulabilirse..
Piyasa öylesine berbat bir hal aldı ki; hafta içi olmasına rağmen tatil gibi.
İşyerleri boş. Siftahsız işini kapatıp evine gitmek zorunda olan esnaf, çaresiz.
Daha sert tedbirler gelmese de esnaf bitik, gelse de durum değişmez gibi görülüyor.
Hükümet belki ekonomik açıdan 'tamamen evde kal çağrısı' yapamıyor ama bu gidişle de vaka sayısının düşeceği yok.
Eğitim Araştırma Hastanesi’nin önünde korona testi olmak için bekleyen ve her ne hikmetse kuyruk olayına çözüm üretemeyen hastane yönetimi zaten, bir vaka gibi.
O kadar kişiden hangisi pozitif vaka kimse bilmeden vatandaş arka arkaya dizilmiş durumda.
Yok mu o kuyrukları üçe dörde bölmenin bir yolu anlamış değilim.
Öylesine riskli bir ortamı oluşturmanın, ne anlamı var.
İki birim varsa dörde, altıya çıkarırsın test yapanları kuyruk yarıya düşer.
'Elimde elemanım yok' sözü ise kabul edilir bir mazeret olamaz. Sonuçta tüm hastaneler Eğitim Araştırma çatısı altında birleştirildi. Öncelikler belirlenebilir.
Vali Zülkif Dağlı'nın bu konuya el atması elzemdir.
Çünkü Samsun’da en riskli grup, kendinden şüphelendiği için o test kuyruğuna girmek zorunda kalan vatandaşların oluşturduğu gruptur.
Bu arada özellikle belediyelerin ve sonrasında siyasilerin de şu salgının pik yaptığı günlerde toplantılardan uzak durmasını da yinelemek istiyorum.
AK Parti’den sonra şimdi de koronavirüs vakaları İYİ Parti’de görülmeye başlandığına göre, bu uyarılar dikkate alınmalı.
Tam tersi enerjilerini ‘evde kalmaya’ teşvik etmeye harcamalı ve hükümetin bir an önce en az 14 gün kapanma yönünde ikna edilmesine harcamalılar.
Hafta sonu akşam kısıtlamalarıyla bu iş bitecek gibi görülmüyor.
Hele ki esnafın bu halini görmezden gelmenin, iyi bir siyaset olduğu da söylenemez.
Bu arada AK Parti İl Başkanı Ersan Aksu’nun geçtiğimiz gün ‘Samsun’un ihracatta ilk adım projesinde pilot il olmasıyla ilgili söylediklerini görünce ‘çok şaşırdım’.
İhracat patlaması bekliyor, istihdam artışı filan.
Şaka gibi.
Sokağa çıkıp bir baksa, herkes kan ağlıyor, bitik durumda.
Üretim durmuş, işsizlik almış başını gidiyor.
Artık esnafı da işsizler grubuna dahil edebilirsiniz.
Yani hangi ihracat nereden patlayacak acaba.
Normal şartlarda 1 milyar hedefi tutturamazken 11 aylık ihracat rakamları acaba geçtiğimiz yıl ki 700 milyon doları bulabildi mi bakmak lazım.
Değil mi?
Ben söyleyeyim, bayağı gerilemiş durumda.
Temmuz ayı itibariyle geçtiğimiz yıla oranla 5.8 gerileme vardı.
Yılsonu daha da vahim bir tablo.
Yani piyasa gerçekleriyle, masa başında açıklamalar, çarşıya uymuyor.
Dışarıda ‘durum çok kötü’.
Pilot il olduk mu bilmem ama ‘Politik’ olduğumuz açık.
Hem korona da hem de ekonomide ‘kırmızı alarm’..
Korona tesiti kuyrukları ürkütüyor.
AK Parti İl Başkanı Ersan Aksu, ihracatta büyüme bekliyor ama rakamlar öyle demiyor.