Akdeniz adeta savaş alanına döndü. Tabiri caizse ipini koparan emperyalist ülkeler topunu tüfeğini aldı Akdeniz’e geldi!
Kıbrıs’ta, 1959 Londra Antlaşması ile güvence altına alınan haklarımız var. Ve Kıbrıs’ta Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğü var. İngiltere uzak bir ülke, onun için onun konumu farklı. Biz ise bölgenin en önemli ve hak sahibi ülkesiyiz ama bölgemizdeki ülkeler ile ilişkilerimizin iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Tabii ki hak talebi ve hak arayışları Yunanistan ve Rum tarafı ile ilişkilerimizi olumsuz etkileyecektir, bunda bir beis yok.
Şimdi görüyoruz ki, Arap baharı bu günler için yapılmış. Düşünün bir, Kaddafi aynı gücünde Libya’nın başında olsaydı bugün durum ne olurdu?
Mısır Sisi değil de Mursi tarafından yönetiliyor olsaydı durum nasıl olurdu?
Suriye’de Esed olsaydı ve ilişkilerimiz üst seviyede olsa idi Akdeniz’deki durum ya da durumumuz acaba nasıl olurdu? Evet malesef ülkemiz Akdeniz konusunda haklı davasında yalnızları oynuyor.
Yani adamlar binlerce kilometre öteden gelmişler bizim kıta sahanlığımız da petrol arıyor ve bize posta koyuyorlar.
Ama Türkiye kararlı bir şekilde uluslararası kıta sahanlığımız içerisinde sismik araştırma yapıp sondaj çalışmaları başlattı.
Emperyalist güçler donanmalarını Akdeniz’e göndererek gözdağı vermeye çalışsa da ülke yöneticileri haklı davamıza sahip çıkarak kararlı bir şekilde haklarımızı korumaya çalışıyorlar.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi Avrupa Birliği’nde olmalarının da şımarıklığı ile adeta bizi yok sayarak çalışmalar ve anlaşmalar yapıyorlar.
Biz, Türkiye olarak belki de Güney Kıbrıs Rum tarafının Avrupa Birliği’ne girmesine rıza göstererek hata yaptık. Belki de Annan planına evet diyerek yanlış yaptık. Allah’tan aç gözlü Rumlar adanın tamamını istedikleri için hayır dediler de korktuğumuz başımıza gelmedi. Şuan Rumlar Avrupa Birliği’nde olmasa belki de şartlar çok farklı olabilirdi. Çünkü AB kendi üyesinin haklarını savunduğunu söyleyerek bize yaptırım uygulayacağını söyleyebiliyor.
Bizim anlamadığımız ve kabul edemediğimiz 1974 Barış Harekatı’ndan sonra adanın statüsü belirlenmişti. Bunun müzakere edilecek neyi var ki? Müzakere edip durduk.
Kıbrıs’ta 1974 öncesini yaşamamış genç kuşak, o günlerde yapılan zulümleri ve cinayetleri bilmeyen gençler yanlış algı oluşturularak etki altına alındıkları için “Türkiye Türklerini ve Türk askerini adada istemiyoruz” diye konuşuyorlar.
Ama şu bilinmeli ki, Kıbrıs sadece Kıbrıs’lı Türklerin değil 80 milyon Türkün toprağıdır ve bu gelişmelerden sonra önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Ne Akdeniz’deki haklarımızdan ne de Kıbrıs’taki haklarımızdan bir milim bile geri adım atılmamalıdır.
Çünkü görüldüğü üzere hem güvenliğimiz hem de tespit edilen yeraltı kaynakları bakımından çok değerli kaynaklara sahip olan Akdeniz havzası bizim için çok önemlidir. Ve ülkemizin kurtuluşunu ve kalkınmamızı sağlayacak yer Akdeniz’dir diye düşünüyoruz. S 400 alımı ve Mavi Vatan gibi dik duruş ve meydan okuyuşlardan sonra bu karışıklık ve kargaşa da Maraş bölgesinin iskana açılması ülkemize ayrı bir prestij kazandıracaktır. Ne dersiniz?