Et, saman, soğan ve patates ülkemizde yetiştirebildiğimiz ürünlerdir. Geçmişte et ve saman nadiren de olsa ithal edilmişti ama soğan ve patates 24 haziran seçimleri öncesi bir kıtlığa düştü, anlaşılır gibi değil. Soğan soğan olalı, patates patates olalı böyle değer görmemiştir. Önce soğan ve patatese değinip sonra ana konumuz et ithalatını irdeleyeceğiz. Soğan ve patates ülkemizde neden kıtlığa düştü? seçimlerin hemen sonrası bakanın Suriye’den patates ithal edeceğiz açıklaması mı patates fiyatını düşürdü. Bu nasıl bir işti? yoksa bir oyun mu var dı? bu millete açıklanmalıdır. Çok şükür ki soğan ve patates normal seyrine kavuşmuştur.
Samsun limanına gelen canlı hayvan yüklü gemi yine Samsun’un kokuya boğmuştu. Ve sosyal medyada bir gürültü koptu. Ben iki tarafında iddialarını paylaşacağım. Savunanlara göre “son 15 yılda Türkiye’de et üretimi 50 et tüketimi ise A0 artmış dolayısı ile fiyat istikrarı ve ulaşıla bilirlik açısından ithalat kaçınılmazdır”diyorlar. Eleştirenler ise “ hükümet ülkeyle birlikte tarımı da batırdı. Samanı bile üretemiyoruz. Saman üretemeyenler et nasıl üretsin, saman pahallı, yem pahallı dolayısı ile üreten zarar ediyor, hükümet bir çözüm yolu bulup yerli üreticiyi desteklemelidir”diyorlar.
Peki hükümet hayvancılığa ve tarıma teşvik veriyor mu? Bildiğimiz kadarıyla çok ciddi destekler var kalem, kalem yazarsak buraya sığmaz. Tabii ki bu destekler yeterli olmayabilir ama bu mesele sadece teşvik verilerek çözülecek gibi değil, önce iyi niyet ve çok çalışmak gerekiyor.
Bunlar insanımızda var mı? cevabı siz verin!
Millet, Kemal Derviş politikaları ve devamındaki dönemin Akparti politikaları ile tembelliğe alıştırıldı, adeta yatana para verildi şimdi de kimse çalışmak istemiyor. Besi hayvancılığı aslında bölgemizde arttı ama asıl sıkıntı köylerin boşalmış olması eskiden her köyde her evde ortalama bir iki büyük baş hayvan olurdu. Düşünün bir, 1000 köyümüz var her köyden 10 aile köyü terketmiş olsa 20 büyükbaş yapar. 1000 X 20 = 20 bin büyük baş yapar. Ve doğu ve güneydoğuda köylünün tamamına yakını hayvancılık yapıyordu terör sebebiyle boşalan yaylalarda ve köylerde çok ciddi eksiye düştük.
Tabii ki burada hükümeti sorumlu tutacağımız konular olduğu gibi bu sorunun tamamı hükümettendir dersek hükümete haksızlık etmiş oluruz.
Milletimiz şunu bilmelidir ki çalışmadan, üretmeden kalkınma olmaz. Bizlere birileri böyle bir vaadde bulunuyorsa onlara inanmamamız gerekir. Teşvik verilecekse araziye değil ürüne verilmelidir. Derviş teşviği ülkemiz köylüsünün tembelleşmesine sebebiyet vermiştir. Meseleleri değerlendirirken neden sonuç ilişkileri ve hayatın gerçeklerini de göz önünde bulundurmamız gerekir diye düşünüyoruz.
Bir karar verelim, bir ürün kuraklık yada başka bir sebepten kıt olursa fiyatı yükselip geliri az olanların ulaşamamasımı tercih mi edilmeli? yoksa kıt olan ürün ithal edilerek herkesin ulaşabilmesi mi sağlanmalı? Cevabı siz verin!