Fındık fiyatı bu yıl vaktinde açıklandı. Hatırlarsınız geçen yıl fiyat açıklandığında üreticide fındık kalmamıştı ve bundan dolayı hükümet üyeleri çok ciddi tepkilere muhatap olmuşlardı.
Bir malın fiyatını üreticisi belirler. Yani her hangi bir malı kim üretti ise maliyetini o bildiği için fiyatını da o belirlemelidir.
Hadi üretici belirleyemedi diyelim o zaman o ürünün fiyatını üreten ülke yöneticileri belirlemelidir. Bunun teferruatına girip yazıyı uzatmayalım.
Ülkemizin birkaç endüstriyel tarım ürününden birisi olan fındığın ülke ekonomisine çok yönlü katkılarının olduğunu biliyoruz. Onun için fiyatını da bizim belirlememiz gerekir diye düşünüyoruz.
Fındığın Sakarya’dan Rize’ye kadar bütün Karadeniz şehirlerinin ekonomisine katkı verdiğini düşündüğümüzde hiçte yabana atılmayacak bir konumu olduğunu görürüz.
Karadeniz’in sürekli göç verdiğinden şikayet edip üzüntümüzü dile getiriyorduk. Ve insanların bulunduğu yerde istihdam edilmeleri gerektiğinin altını devamlı çizmiştik.
Üretici ürettiği ürün ile hiç olmasa geçimini sağlamalı ki, iş ve aş için büyük şehirlere göçüp oraların dengesini bozmamalı diye de defalarca yazmış, söylemiştik. Yani vatandaş köyünde ürettiği ürün ile geçimini sağlayabilirse bir nevi göçü kısmen de olsa engellemiş olursunuz.
Onun için köylünün, çiftçinin ürettiği ürünün fiyatını belirlerken bunlarında dikkate alınması gerekir.
Geçen gün bir sebepten Tokat, Turhal ve Zile’ye gittik. Yıllarca o bölgeye iş yapıp ekonomisini takip etmiş birisiydik.
Epeydir de Tokat’a gidememiştik ve gördük ki, göç büyük şehirlere sadece Karadeniz’i taşımamış. Zile, Turhal, Tokat da çok ciddi bir nüfus kaybı yaşamış.
Bunu üzülerek müşahede ettik. Sorduk soruşturduk durumdan kimse memnun değil, bu durum mutlaka gerekli çalışmalar yapılarak frenlenmelidir.
Anadolu’da, yetersiz gelse de biraz KOBİ ve sanayici var. Ama onlarında durumu pek iç açıcı değil. Büyükşehirlere göçü engellemek istiyorsak önce Anadolu’da bulunan KOBİ ve sanayi kuruluşlarının faliyetlerini sürdürmeleri için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Gerekirse pozitif ayrımcılık bile yapılabilir.
Yeni KOBİ ve sanayi tesisleri kurulması için çok çeşitli ve çok ciddi teşvikler var. Fakat halihazırda faliyetini sürdürmeye çalışan işletmelere de teşvik ve destek verilmelidir.
Yoksa Anadolu da kapanan her fabrika, her işletme, her esnaf ve köylünün üretip zarar ettiği her ürün göçün tetikçisi olacaktır. İnsanlar, doğup büyüdüğü ve yaşadığı yeri kolay kolay terketmek istemezler ve etmemeliler de.
Faizlerin düşüşünün ekonomimiz için ciddi katkısı olacaktır. Ama bu yetmez başka işlerde yapılmalıdır. Mesela öncelikli yapılması gereken işlerden birisi de şudur.
Kamu, kamuya hizmet olarak üretilmiş ya da yapılmış ve faturası kesilmiş hizmetlerin ödemesini ivedilikle yapmalıdır.
Kamu, enflasyonun düşük çıkması için ödemeleri kısmıştı ama bu durum çok işletmenin batışına sebebiyet verdi. Yani işletme sahipleri devletine iş yapıp parasını alamadığı için mağdur olup hatta başkalarını da mağdur ederek iflas etmiştir. Bu devleti yönetenlerin üzerinde vebaldir ve bu vebalin hesabı öbür dünyada sorulur.
Şuan hali hazırda olan tezgahlara sahip çıkmalıyız. O tezgahlar kolay kurulmuyor, emek var, tecrübe var, gözyaşı var ve en önemlisi de kendi ekmeğini kazanırken başka insanları da istihdam edip ülke ekonomisine katkısı var. Daha ne olsun?