Son günlerde yaşadığımız olaylar idamı yeniden gündeme getirdi. İdam olmalı mı, olmamalı mı? ciddi bir şekilde tartışılıyor. Kendisini modern dünyanın aydını olarak görüp idam isteyenleri gericilik ile suçlayanlar aynı zamanda “ çocuklara dokunmayın” diye pankart açıp eylem yapıyorlar.
Onlara “peki bu cinayeti işleyenlerin cezası ne olmalı diye sorulduğunda?” onlar da “pedegok, pisikolog ve işin uzmanı karar versin” diyorlar. Peki bu konuda işin uzmanlarının herhangi bir çalışması var mı? Bildiğimiz kadarıyla yok. Ozaman konu bizim gibi işin uzmanı olmayanların fikir jimnastiği niteliğindeki değerlendirmelerine ya da durum tesbitleri ya da önerilerine kalıyor.
İdamın tartışılan kapsamı ise vatana ihanet, terör suçları ve çocuk istismarı, taciz ve tecavüz konularıdır. Çocuk istismarı, taciz ve tecavüz aynı kapsamda gibi görünsede çok farklı durumlardır. Taciz, bir kişinin beyanına bakılarak verilecek bir karar olmamalıdır. Birde taciz dediğiniz şey kişiden kişiye değişir. Birinin espiri olarak kabul edebileceği bir söz birilerinin taciz olarak algılamasına sebebiyet verebilir. Bu suistimale açık bir durumdur ve çokça suistimal ile ilgili haberler duyuyoruz.
Çocuk istismarı da yanlış anlamalara veya suistimale açık bir durumdur. Yani bir çocuğa iyi niyetle naber yeğen deseniz bunu kötü niyete çekebilecek insanlar çıkabilir. Bu da toplumu paronayak yapabilir. İnsanlar, birbirine iyi dileklerde bulunmaya çekinir hale gelebilirler. İnsanlar, artık iyi niyetle bile başkasının çocuğunun başını okşayama çekinir hale geldiler. Oysa Peygamber Efendimiz “ yetimlerin başını okşayınız, onlara güleryüz gösteriniz, güleryüz sadaka gibidir” diye buyurmuştur. Çok karışık ve sıkıntılı bir durumdur, nasıl bir çözüm üretlir bilemiyoruz.
Ama tecavüz başka birşeydir. Tecavüz somut ve tesbiti kolay birşeydir. Ve suistimali pek mümkün değildir. Tecavüzün cezası ile tacizin cezası aynı ya da birbirine yakın olmamalıdır. Yine vatana ihanette sıkıntılı konudur. Geçmişe baktığımızda ve herşeyin tersine dönme ihtimalini düşündüğümüzde vatana ihanettende sıkıntı yaşamış ya da yaşayabilecek vatandaşlarımız vardır. Kimilerine göre Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan kahramanken, kimilerine göre ise bu insanlar vatana ihanet etmişlerdi. Bu da suistimale açık ya da farklı görüş çıkabilecek bir konudur. Düşünebiliyor musunuz seçimlerden önce iki tarafta birbirlerine karşı çıkmayı vatana ihanet diye nitelendiriyordu.Yine terörde de aynı şekilde suistimal edilebilecek bir durum oluşabilir.
Mesela 15 Temmuz gecesi özel harekatı bombalayıp onlarca polisimizi şehit eden ile fetöye destek veren bir öğretmen ya da biz sırtımızı PKK’yeya da PYD’ye yasladık diyen siyasetçinin cezasını aynı değerlendirmek ne kadar adaletli olur? çok hassas, çok dikkatli davranılması gerekecek konulardır.
Peki idam kararı çıksa ve uygulansa bir anne ve babanın çocuğuna kıyan birinin idam edilmesi anne veya babanın yüreğini soğutur mu? Onu da bilemiyoruz çünkü bu ülkede bildiğimiz kadarıyla böyle bir idam uygulanmadı yada çok az uygulandı. Zaten ülkemizde idam cezası hep siyasi ya da fikir suçu diyebileceğimiz konulardan uygulandı. İdam, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve darbelerden sonra adaleti! Sağlamak için bir sağdan bir soldan gibi siyasi konularda uygulanmıştır.(Tek parti dönemine girmeyeceğiz o farklı bir yazı konusu olabilir.) Biz, yıllardır idam istiyorduk, çünkü işin uzmanı değiliz, anneyiz, babayız ve hislerimiz ile hareket ediyoruz ama artık kararımızı değiştirdik. Artık idam değil KISAS istiyoruz ki KISAS adaletin tecellisidir. Ve mağdur olanın alacağı bir karardır. Dolayısı ile mağdurun, mağdur edene en fazla aynısı ile mukabele edebileceği bir cezadır. Yani bir göze karşılık bir göz, bir kola karşılık bir kol, bir can’a karşılık bir can gibi. Ya da mağdur kişi suçluyu af kararı da verebilir. İşte adalet budur. Sen benim gözümü çıkarırsan benim seni öldürme hakkım yok. Evet adalet budur ve biz bu KISAS adaletini istiyoruz. Siz ne istiyorsunuz? Ya da ne öneriyorsunuz?