İktidar değişmeli mi? İktidarın ülke yönetimi kötü ise, iktidar ülkemizi dünyaya karşı iyi temsil edemiyor ise ve yerine gelme ihtimali olanlar daha iyi daha ümit verici ise bu zaten doğal olarak olur.
Siyasi olarak öyle bir hale geldik ki, sözler kifayetsiz kalıyor. Bu gidişat hiç hoş değil. Endişeliyiz geleceğimizden, endişeliyiz meselelere bu şekilde bakışımızdan.
Ülkemiz doğal gaz buluyor muhalefet inanmıyor. Gaz test aşamasını geçiyor hatta yakılıyor muhalefet sanki üzülüyor ve hala yok sayıyor. Hem de bütün dünya bunu haber yapıyorken.
Ayasofya yıllar sonra ibadete açılıyor. Yıllarca “Ayasofya camidir cami olmalı.” diye eylem yapmış insanlar ama… fakat… diye eveleyip geveliyorlar.
Patenti Türkiye’ye ait otomobil üretiliyor yerliliği tartışılıyor. Donanma güçlendiriliyor birileri küçümsüyor. “İstikbal göklerdedir.” diyenlerin izinden gidip göklere hâkim oluyoruz muhalefet bundan rahatsız oluyor.
Hükümet, karşı cephede öyle bir nefret oluşturmuş ki neredeyse “Allah bir!” deseler ona bile itiraz edilecek duruma gelmişler.
Aslında muhalefet eleştirdiği birçok konuda haklı ama böyle milli ve milletin menfaatine olan meselelerde, insanımızın göğsünü kabartan çalışmalardaki “İstemezük.” tavırları milleti onlardan uzaklaştırıyor. Bunu bile göremiyorlar.
Allah aşkına ne oluyoruz böyle? Bu ülke hepimizin, ülkemizin kaynakları hepimizin, ülkemiz bir sıkıntıya düşerse hepimiz sıkıntı çekeceğiz. Kalkınırsa birlikte kalkınacağız.
“Hükümet gitsin de ne olursa olsun, Cumhurbaşkanının karşısına tuvalet terliği koyulsa ona destek veririz.” diyenler vatansever, ülkeyi düşünüyor ve akıllı ama “Cumhurbaşkanı gidecekse yerine daha iyisi, daha iyi yönetecek biri gelmeli.” diyenler koyun, akılsız ve vatanı düşünmüyor öyle mi? Allah aşkına bu nedir ya?
HDP’lilerin “Apo dahil bütün tutuklularımız ve hükümlülerimiz salınacak. Kılıçdaroğlu kapalı kapılar ardında bize verdiği sözleri kamuoyu ile paylaşsın.” diyor. Herkes suspus. “Beyler madem söz verilmedi neden ‘öyle bir şey yok’ diye açıklama yapılmıyor? Sükut ikrardan değil mi?” diye etrafımızdaki muhalif milliyetçilere soruyoruz.
“Öyle bir şeye Kılıçdaroğlu’nun gücü de çapı da yetmez.” diyorlar. Peki Kılıçdaroğlu Apo’yu “Yaşlandı ve hasta” diye yetkisini kullanıp salarsa ne olacak? diye soruyoruz “Yapamaz” diyorlar. Ya yapar da “Ben bunun sözünü verdim. HDP’liler de bu durumu açıkladı. Madem bundan rahatsızdınız neden bize destek verdiniz?” derse ne diyeceksiniz diyoruz. “Öyle bir şey olursa ortalık karışır.” diyorlar. Bizde belki de maksat ortalığı karıştırmaktır diyoruz ama öyle bir kutuplaşma var ki sözler nafile gibi.
Eskiden milli politikalara herkes destek verirdi. Dışardan ülkemiz yöneticilerine bir söz söylense muhalefet bile karşı tavır alır yöneticilere sahip çıkardı. Şimdi ise muhalefet ülke ülke dolaşıp yöneticileri karalıyor ve hükümeti yıkmak için herkesten destek istiyor.
Sanırım devlet adamı devri kapanmış. 2009 da Davos’ta yaşanan One Minute (vanminüt) olayında o zamanki Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Merhum Deniz Baykal’ın söylediği sözlerle bitirelim.
“Bu tartışma sırasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına, kabul edilmesi mümkün olmayan bir üslupla doğrudan hedef alarak, parmakla hedef gösterilerek yüksek sesle ithamlar yöneltilmiştir. Bu ithamlara Türkiye Başbakanının cevap verme hakkına saygı gösterilmemiştir. Cevap verme fırsatı tanınmak istenmemiştir. O konudaki ısrar karşısında itilerek kakılarak susturulmak istenmiştir. Değerli arkadaşlarım Türkiye Cumhuriyetinin bir temsilcisine, bir devlet adamına, bir başbakanına, bir cumhurbaşkanına, bir bakanına yöneltilecek haksızlık karşısında hiç kuşku yok ki Türkiye’de herkes, hepimiz şiddetle tepki gösterir bunu reddederiz, buna karşı tavır alırız.” demiş.
Devlet adamlığı başka bir şeymiş. Nerede öyle devlet adamları?