İsmet İnönü ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki farkı görmemiz açısından okuyarak şahit olduğum bir olay ile şu anda yaşadıklarımızı kıyaslama imkânı buldum, bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Samsun’lu yazar Ahmet Seven’in biyografi olarak yazmış olduğu
Yaşar Doğu isimli kitaptan okuduğuma göre, kitapta yazar Milliyet Gazetesi’ni kaynak göstererek yazıyı kaleme almış.
Konu; Güreş milli takımının Ankara’da Başbakan ve Cumhurbaşkanı ziyareti.25 Aralık’ta yapılan ziyaret ancak 04.01. 1953 yılında Milliyet Gazetesi’nde haber yapılabilmiş.
Güreş milli takımımızın Dünya çapında başarıları nedeniyle Başbakana ve Cumhurbaşkanına ziyaretleri gündeme gelmiş.
Ankara’ya gelen heyet önce Başbakanı ziyaret etmiş. Başbakan Recep Peker ‘ Hem Başbakan hem de bir vatandaş olarak sizleri kutluyorum, milletimizin yüzünü ak ettiniz’ demiş ve kafileye övgüler düzmüş. Kafile Başbakanın yanından memnun bir şekilde ayrılmış ve hedefte 12.30’ da ki Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ziyareti varmış.
Ancak bazı güreşçilerin karnı acıkmış, yemek yiyip öyle gidelim diye durumu kafile başkanına açmışlar. Kafile başkanı da “ Cumhurbaşkanımız bizi yarımda buyur ettiğine göre bunun bir manası vardır. Cumhurbaşkanımız bizi yemeğe çağırmıştır” deyip kafileyi Cumhurbaşkanı ile yemek yenecek diye ümitlendirmiş.
Köşke gitmişler heyeti bir iki yaverle birkaç sivil karşılamış salona almışlar bu arada üç dört gazeteci ve fotoğrafçıda salonda yerini almış.Hep birlikte sessiz sedasız beklemeye koyulmuşlar.
30-40 dakika sonra salona giren yaşlı bir görevli “ Sizleri biraz daha bekleteceğiz. Cumhurbaşkanı hazretleri yemekten henüz kalktılar. Bir müddet istirahat buyuracaklar” dedikten sonra kimsenin soru sormasını yâda bir şey söylemesini beklemeden salondan çıkıp gitmiş.
Ekipte olanlar Cumhurbaşkanı ile yemek yeme hayalinin artık olmadığını anlamışlar.
Aradan bir saat gibi kısa! bir süre geçmiş ve aynı zat içeri girmiş ve bir koltuğa oturmuş.
Birkaç dakika sonra kafilenin başındaki idareci ezile büzüle daha ne kadar bekleyeceklerini sormuş.
İhtiyar kişi bilemem mahiyetinde dudağını sağa sola bükmüş ve “ Cumhurbaşkanımız zannedersem merakla bir kitap okuyorlar. Sizleri ne zaman kabul buyuracakları hakkında bir şey söyleyemeyeceğim” diye fısıldamış.
Devamını merak eden kitabı alıp okusun. Evet birde bu güne bir göz atalım uluslararası bir alanda takım halinde yada bireysel spor branşlarında her hangi bir başarı yakaladığımızda Cumhurbaşkanımız başarılı olan sporcuları daha teri kurumadan arayıp tebrik ediyor ve başarılarından ötürü sporcuları ödüllendiriyor.
Şimdi bazılarınız o devir başka bu gün başka diyebilir ama o zaman uluslararası bir arenada bayrağımızın göndere çekilip istiklal marşımızın söylenmesi emin olun bu günkünden çok daha önemliymiş.
O günlerde bu tür müsabakalara yarış değil savaş gözüyle bakılıyormuş.Şimdi ben olayı aktardım siz karar verin ama bana göre aradaki zihniyet farkı durumu özetliyor.