Sayın Muharrem İnce parti kurmalı mı ya da parti kuracak mı, merak konusu oldu. Kimine göre “ Adam haklı!” kimin parti kurup kurmadığı ile ilgilenmesek de şöyle bir düşününce sağ cenahta bir sürü alternatif parti varken sol cenah niye alternatifsiz kalsın ki?
Öyle bir haldeyiz ki adeta “Öküz altında buzağı arıyoruz.” hemen yakıştırmalar başladı. “Sayın Cumhurbaşkanı Sayın İnce’ye parti kurduruyor.” diye. Oysa daha dün sayılır Sayın Ali Babacan ve Sayın Ahmet Davutoğlu da parti kurmuşlardı.
Birileri bu partileri “Sayın Kılıçdaroğlu kurdurdu.” derse Sayın Babacan ile Sayın Davutoğlu’na haksızlık etmiş olacağı gibi “Reis, İnce’ye parti kurduruyor.” denirse bu sefer de Sayın İnce’ye haksızlık edilmiş olunmaz mı?
Üçünün de durumu aynı sayılır. Sayın Davutoğlu da, Sayın Babacan da ve Sayın İnce de belli mevkileri görmüş fakat partilerinde millete hizmet edebilme imkânları kalmadığı için ve üçünün de millete hizmet etme isteklerinden dolayı parti kurmak durumunda kalmışlardır.
Ben fikren “Birlikten kuvvet doğar” düşüncesindeyim fakat Sayın İnce’nin parti kurmak için gerekçeleri Sayın Davutoğlu ve Sayın Babacan’a göre daha fazla diye düşünüyorum çünkü gerek Sayın Davutoğlu gerekse Sayın Babacan uzun süre millete hizmet etme imkânını bulmuşlardı.
Ama Sayın İnce öyle mi? Hep muhalefetteydi ve ancak konuşarak millete hizmet etmeye çalıştı. Cumhurbaşkanı adayı oldu, bütün olumsuzluklara rağmen partisinden 8 puan fazla oy aldı. Yani CHP’nin genel başkanı olsaydı ve bu sıfatıyla ve seçim kararı alındığında adaylığı hemen açıklanabilseydi eminiz daha fazla oy alabilirdi.
Çünkü insanlar şuna baktı. Ak parti eskisi Sayın Abdullah Gül aylarca ikna edilmeye çalışıldı. Bu aynı zamanda biz ülkeyi yönetebilecek kabiliyete sahip değilizin bir nevi ikrarı gibiydi. Seçime kısa bir süre kala kimse bulunamayınca “Gel bakalım Muharrem.” gibi incitici bir taktimle adaylığı açıklanan Sayın İnce bana göre çok iyi oy aldı. Oysa Sayın Kılıçdaroğlu kendi adayı Sayın İnce’yi küçük düşürmek yerine yüceltmesi gerekmez miydi? Ama bunların hepsi bir hesabın sonucuydu!
Tabii ki bütün partilerde olduğu gibi her şeye rağmen demokrasinin en çok işletildiği CHP’de de sivrilen adamın harcanma durumuna şahit olduk. İşin özü şudur ki, hiç bir genel başkan kendi seviyesinde ya da daha öne çıkmış birisi ile çalışmak istemiyor.
Maalesef işin tabiatı böyle ve öne çıkan insanların etrafında da bu işlere hevesli insanlar oluyor ve parti yönetimlerinde yer bulamamış bu dışlanmış insanların parti kurma isteği bir nevi kaçınılmaz oluyor. Onlarda öne çıkmış insanların etrafında birleşip parti kuruyorlar.
Bize, Sayın İnce’nin kuracağı parti için vatana millete hayırlı olsun demek düşer ama bilin ki Sayın İnce parti kurarsa, CHP’nin geldiği nokta ile ilgili kendisine göre çok haklı gerekçeler sunacaktır. Tıpkı “Benim kuracağım partinin bir ayağı kandilde bir ayağı Brüksel’de olmayacak” gibi. Örnekleri çoğaltabiliriz ama sanırım bu söz her şeyi özetliyor çünkü bu günkü CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu bu gerekçelere ciddi zemin hazırlamış durumda. Görelim Mevlam neyler neylerse güzel eyler.