Bazı sebeplerden dolayı televizyon ve haberleri izlemeyi bırakmıştım. Tartışma programları ve haberler artık içimi daraltıyor. Sadece bilmek istediğimi öğrenmeye çalışıyorum.
Her şeyin siyasi bir bakışa göre değerlendirilmesi canımı sıkıyor. Ve adalet duygusunu yitirmiş bazı siyasiler ve gazeteciler artık hiç ilgimi çekmiyor. Toplumun önünde olan bazı ölçüsüz insanları dinledikçe “ boyunuza posunuza yazık” demekten başka elimden bir şey gelmiyor.
Ama Pazar günü Çarşamba’ya gelen şehit polis cenazesi televizyon açıp haber izlememe ve bir haftadır konuşulanları incelememe sebebiyet verdi. Şehidimizin mekanı cennet olsun İnşallah. Ailesine ve milletimize Yüce Allah’tan sabırlar diliyorum.
Gerçekten de artık bazı olaylar çekilmez bir hal almış durumda. Herkes bir tarafa yandaş olmuş. Yandaşının dev gibi hatasını görmezden gelirken karşı tarafın iğne ucu kadar hatasını tabiri caizse göklere çıkarıyor.
Yaptıklarıyla göğsümüzü kabartan ve Orta Doğu’nun kaderini değiştiren Selçuk BAYRAKTAR’a bile çamur atanları görünce insan üzülüyor.
İsmini vermeyeyim yılların duayen bir gazetecisi! Bazı CHP’li yöneticilerinin yanlışlarını örnekler vererek anlatıyor ve onları eleştiriyor.
Ve bu yanlışlara tepki vermeyen CHP’lileri “ bunlar bunların sanki ilahı olmuş, hiçbir hatalarını görmüyorlar” diyor.
Ama bir kadının Cumhurbaşkanımıza “ Allah’ım benim ömrümden alsın da reisime versin’’ demek basit kalır. ‘’Çocuklarımın ömründen alsın reisime versin” demesini görmezden gelebiliyor.
İstanbul sözleşmesinin aile yapımızı tahrip ettiği herkesin ortak kanaati fakat İstanbul sözleşmesini yapıp yürürlüğe sokanlar hiç eleştirilmezken, İBB’nin “ toplum eşcinsel evliliklere hazır değil” deyişini küfürlerle eleştiriyor.
Birileri çıkıp “ ekonomi bozuldu, Türkiye batıyor, erken seçim kararı alacaklar” diyor. Eleştiriyor da eleştiriyor. Ama bu sürecin ekonomiyi bozmasının normal olduğunu görmezden geliyor.
CHP genel başkanı katıldığı bir televizyon programında sosyal devleti tarif ediyor ve hükümeti belki de en çok yaptığı işler ile sanki hiçbir şey yapmamış gibi eleştiriyor.
Karşısındaki gazeteci de “sayın genel başkan sizin söyledikleriniz normal şartlarda ve bu işin idealde olması gerekendir ama şu an ülke ve dünya pandemi ile uğraşıyor. Bunu pandemiden önce söyleseniz normal bir eleştiri olarak kabul edebilirdik ama bugün bunları söylemek haksızlık olmaz mı?” demiyor.
Turizm bakanı “ İstanbul 1453 de Fatih Sultan Mehmet Han tarafından işgal edilmiştir” diyor ve bir kaç duyarlı vatandaşın dışında kimseden ses soluk çıkmıyor.
Ama karşı cepheden birileri “ zulüm 1453 de başladı” dediğinde kıyamet kopuyor. Bize göre İstanbul fethedilmiştir ve Ayasofya “ kılıç hakkı” olarak camiye çevrilmiştir.
Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılması bütün inananların hayalini süslemektedir. Bu hayal cami ihtiyacından değil Ayasofya fethin bir sembolü olduğu içindir.
Birileri hala Konstantin hayali kurabilir ama bu hayalden öteye geçmez. Hatta Fatih Sultan Mehmet Hana saygısızlık yapıyor olabilir ama bilmelidir ki artık Ayasofya İstanbul’da sembol bir camidir.
Ve ne Ayasofya’nın cami durumu kiliseye, ne de İstanbul’un Konstantiniye’ye dönme şansı kalmamıştır. Bu hayali kuranlar başka kapıya gitsinler.