Eğitim Bir Sen Samsun 2 Nolu Şube Başkanı Sayın Tefik Yılmaz Demir’in Origami Kafe’de Öğretmenler Günü vesilesi ile yapmış olduğu basın toplantısına bizde iştirak ettik.
Sayın Demir özetle şunları ifade etti: “Fiziki olarak dersliklerimiz konusunda çok ciddi atılım yaptık. Dersliklerimiz ortalama 20- 25 kişilik. Öğretmen başına ortalama 17 öğrenci düşmektedir.
Bu çok iyi bir orandır fakat maalesef ki, nitelik olarak istenilen seviyede değiliz. 60- 70 kişilik sınıflarda verdiğimiz ahlaki ve disiplinli eğitimi veremiyoruz. Medeniyet değerlerimizi öğretemiyoruz.
Şiddet sadece kadınlarımızın, doktorlarımızın ve öğretmenlerimizin sorunu değil bütün toplumun sorunu. Bu sorunu elbirliği ile cinsiyet ve mesleki ayrım yapmaksızın çözmeliyiz. Bu sorun sadece kadına şiddet diye izah edilemez.
Sizden bir şey isteyeyim herkes öğretmeninin ziyaretine gitsin ya da hiç olmaz ise arasın öğretmenler gününü kutlasın. Çünkü bu tavır onları çok mutlu edeceği gibi değerli olduklarını da hissettirecektir ”.
Geçen gün bana sosyal medya hesabımdan arapça olduğunu düşündüğüm kısa bir video geldi. Videodaki beyefendi özetle şöyle diyordu: “Şayet bir medeniyeti yok etmek istersen, bunun şu üç aşaması vardır. Aileyi yıkmak, eğitimi yıkmak ve örnek olanı değersizleştirmek.
Aileyi yıkmak için anneye farklı bir rol biç, öyle ki, ev hanımı olmaktan utansın. Eğitimi yok etmek için, öğretmenleri toplumda itibarsızlaştır, öyle ki, öğrenciler bile ona hakaret edebilsin. Örnek olanları gözden düşürmek için, alimleri ve fikir adamlarını değersizleştir, onlara şüpheyle bakılmasını sağla. Ta ki, kimse onları dinlemesin”.
Evet bu yazdıklarım size bir çağrışım yapıyor mu? ya da başka bir değişle bu sözler tam da durumumuzu anlatmıyor mu? İstanbul Sözleşmesi ile başlayan aileyi yok etme çalışması son aile bakanı ile zirve yapmadı mı?
Öğretmenlerimiz, eski itibarını mumla aramıyor mu? Eskiden velilerimiz “Eti sizin kemiği bizim,” diyerek teslim ettiği çocuklara, şimdi sebebinin ne olduğunun önemi yok bir fiske vurulsa ortalık ayağa kalkmıyor mu? Bu durumdan dolayı bazı öğretmenler “Aman bana ne, ben mesaimi bitirir giderim,” demek durumunda değil mi?
Bilim insanlarının durumu da çok farklı değil. Sadakat, liyakatin önüne geçmedi mi? Bilim insanlarımız her hangi bir konuda olumsuz görüş bildirebiliyorlar mı?
Biz, eğitimci değiliz ama vasat bir aklın bile görebildiği bu durumu ülkeyi yönetenler göremiyor mu? Neredeyse iki yılda bir eğitim sistemini değiştirerek başarılı olmak mümkün mü?
Bu ülkenin yetiştirdiği eğitim insanları, sosyologlar, psikologlar ve kim varsa otursunlar bir yere ülkemiz insanının dinine, kültürüne ve algılama becerisine göre bir sistem geliştirip ona göre eğitim ve öğretim göstersinler.
Böyle daha iyi olmaz mı? Eğitim, öğretim sistemimiz bu şekilde yapılandırılamaz mı? Maalesef yapılandırılamıyor. Bu konuda “Ülkemiz planlı bir şekilde uçuruma sürükleniyor,” diyenler var. Belki de onlar haklıdırlar. “Milli eğitimi demek ki, ABD’nin elinden hala daha kurtaramamışız,” diyenlere bakılınca onlarda haklı görünmüyor mu ? Biz görüyor ve üzülüyoruz. Nicelik önemli ama nitelik daha önemli değil mi?