Allah aşkına neler yaşıyoruz biz? Allah aşkına neler yapıyoruz biz? Allah aşkına nereye gidiyoruz biz?
Yıllarca birlikte siyaset yaptığımız ve fikirleri ile kendimizi geliştirdiğimiz, şuan yönetimde bulunan ağabeylerimizin yaptığını aklımız almıyor.
Bu ağabeylerimiz yıllarca “ekilebilir alanlara konut inşaatı ve fabrikalar kuruldu” diye eleştirmişti.
Bu eleştiri gerekçeleri de haklıydı çünkü ülkemizin üçte ikisi ekilemez alanlardı. Aklı başında herkes ve bütün yöneticiler sanayi yatırımlarının kurak, çorak ya da kırsala kurulması gerektiğini biliyor ve söylüyorlardı.
Biz, tarımın önemini dinleye dinleye siyaseti öğrendik ve siyasetimizi bu yönde yaptık. Peki şimdi ne değişti? Yakında “gıda ve su savaşları olacak” diye bütün uzmanlar uyarırken bizler ovamızı yok ederek ne yapıyoruz böyle?
Evet, biz ovaya santral olmaz diye çırpınırken neler duyuyoruz böyle? İkinci santral ruhsatı verilmiş ve hatta beşinci santral, altıncı santralden bahsediliyor.
Ve bunlar yetmezmiş gibi Çarşamba Ovasının sanayiye açılacağı konuşulmaya başladı. Biz, yıllarca IMF’in işbirlikçi hükümetleri aracılığı ile tarımı bitirmeye çalışıldığını dinledik.
Şuan IMF ile çalışmadığımız halde ve bize göre hükümetimiz işbirlikçi de değilken ovayı sanayiye açmak kimin ya da kimlerin talebidir?
IMF bile böyle bir talepte bulunamamıştı. IMF bile ülke tarımına böyle kötülük yapamamıştı.
Allah aşkına bizler neler yapıyoruz böyle? Uzmanlar uyarıyor ; “Küresel ısınmadan dolayı önümüzdeki yıllarda Anadolu çölleşecek, sadece Karadeniz yeşil kalacak” diye.
Yani önümüzdeki yıllarda belki de ülkemizin gıda ihtiyacını bu gün yok edilme riski ile karşı karşıya olan Çarşamba ovası sağlayabilecekken bu yapılanların nasıl açıklayacağız?
Peki Çarşamba Ovası santral yuvasına dönüştürülürse ya da sanayiye açılırsa ülkemizin gıda ihtiyacını nasıl ve nereden karşılayacağız?
Kimse “santral zararsız” demesin biz Eğercili Köyünde yaşadıklarımızı biliyoruz. Tekkeköy’ün dumanının meyvelerimizi ve sebzelerimizi ne hale getirdiğini hepimiz biliyoruz.
Yöneticilik sadece bu günü düşünmek değildir. Yöneticiler hem bu günü, hem yarını hem de gelecek günleri düşünmek zorundadır.
Peki bugün bu yapılanları ileride nasıl izah edeceksiniz? Tarih ve gelecek nesiller sizleri affetmeyecek!