Kaybedenler bilir; ancak ‘var’ı yitirdikten sonra kıymetini anlarız.
Bu malda da böyledir insanda da...
Bugünkü konumuz insan ile ilgili olacak.
Sağlığımızın kıymetini bilebilmek için neden önce sağlığımızı kaybetmemiz gerekiyor?
İnsanın şükretmesi için 24 saatini herhangi bir hastanenin acil ya da yoğun bakım kapısında geçirmesi ve orada yaşananları görmesi yeterli olacaktır.
Yine anne ve babamızın kıymetini anlayabilmemiz için onları kaybetmemiz gerekebiliyor. İnsan varken kıymet bilmiyor. Ne zaman onları ya da onlardan birini kaybederiz, ondan sonrası feryadı figan...
Evet, o yok artık. Onun soğuk bedenine sarılıp hıçkırarak ağlamanın da ona bir faydası yok. Bu belki kişiyi vicdan azabından kurtarabilir diye düşünebilirsiniz. Ama onun da mümkün olup olmadığını iş işten geçtikten sonra öğrenebiliyorsunuz.
Evet, belki hayat şartları zorlaştı, belki modern dünya dediğimiz şu zamanda ihtiyaç diye yutturulup ihtiraslara yenildiğimiz tüketim toplumu olma durumu birçok güzel hasletlerimizi alıp götürdü. Ama yine de ailelerin bu kadar birbirinden uzaklaşması hele de anne babanın bu kadar ihmal edilmesi kabul edilebilir bir şey değildir.
Oysa anne babanın çocukları üzerindeki emeğini ve hakkını hepimiz biliyoruz.
Bunun yanında hepimiz anne babayız. Çocuklarımızı yetiştirmeye çalışırken yaşadıklarımız da ortada. Çocuklarından kendilerine iyi davranılmasını bekleyen anne babalar acaba aynı hassasiyeti kendi anne ve babalarına gösterebiliyorlar mı?
Hayat kısa ve ölüm var.
Bizler ölümün olduğunu unutmasak kolay kolay kimseyi kırmayız, hele anne ve babamızı hiç kırmayız.
Oysa bizim inandığımız din, anne veya babaya ‘of’ bile diyemeyeceğimizi öğütlüyor ve cennetin anaların ayakları altında olduğunu söylüyor.
Sorsak hepimiz cenneti istiyoruz ama cennete gitmek için yapmamız gerekenlerin ne kadarını yapabiliyoruz?
Oysa bir aile ferdi veya bir arkadaşınız ile tartışma durumu oluştuğunda bu durumdan kurtulmak için kızdığınız kişinin o gün ölebileceğini düşünmek sizi o kavgadan kurtarabilir.
Ya da ailenizden biri ile vedalaşırken ona sıkı sıkıya sarılmayı deneyin. Belki de bu ona son sarılışınız olabilir.
İşin özeti, hepimiz toprak olacağız. Gönül yıkmadan, kalp kırmadan hesap gününe kavuşmaya çalışmak gerekir diye düşünüyoruz.
Kırdıklarımızdan özür dileyelim, hısım akrabaya gidemezsek bile arayıp hatır soralım. Hak geçişi olduğunuz kişilerle helalleşelim ki belki de vaktimiz gelmiştir.
Kimin ne zaman öleceği belli olmaz.