“Bütün insanlar özgür,onur ve haklar yönünden eşit doğarlar.”
İlk insan mutluydu.Korunma ve barınma ihtiyaçlarını giderememe kaygısının, tacizin,şiddetin, yoksulluğun,çaresizliğin,hem cinsleri tarafından yok edilmenin ne olduğunu bilmediği için, hatta,mutsuzluk kavramının ne olduğunu da henüz icat etmediği için çok mutluydu!...
Binlerce yıl böyle yaşadı insanlar,ilkel ama kardeşçe…
Ne zaman ki mülkiyet duygusu ortaya çıktı,ötekinin elindekine de sahip olma düşüncesi,insanın bencillik dürtüsünü kamçıladı. Kavgalar, savaşlar,sınırlar, devletler,krallar, şahlar, ordular, yasalar,yasaklar…da ortaya çıktılar.Bütün bu kavramlar ve kurumlar, bireylerin temel haklarını kısıtladığı ,hatta giderek gasp ettiği için ,insanların“hak ve özgürlükler” için mücadelesinin de ortaya çıkmasına sebep oldu.
Bu nedenle “insanlık tarihi”aynı zamanda onun,egemenler karşısında “temel insan hakları”için verdiği “mücadele tarihi”dir.
Devlet karşısında bireyin haklarını güvenceye almak için verilen bu mücadelenin ilk özgürlük belgesi, 1215 yılında İngiliz kralına kabul ettirilen Magna Carta’dır.Bunu Amerika Bağımsızlık Belgesi,Fransız Devrimi’yle de İnsan Hakları Bildirisi izlemiş;II.Dünya Savaşı’nın ardından 10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler,İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni kabul etmiştir.
Bu gün, “Dünya İnsan Hakları Günü” olarak kutlanır.
Yaşama ve özgürlük en temel haktır.Sağlık,eğitim,beslenme,barınma,toplumsal hizmetlerden eşit yararlanma ile birlikte örgütlenme,din,vicdan ve düşünce özgürlüğü gibi haklar “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin temelini oluşturur.
Bildiri,pek çok devlet tarafından imzalanmış olmasına rağmen,dünyanın her yanında insan hakları ihlal edilmekte;savaşlarda başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere siviller öldürülürken,milyonlarca insan sağlıksız besleniyor,temiz su içemiyor,okula gidemiyor ve temel sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır.Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere ,”en temel insan hakları” her yerde ayaklar altına alınmaktadır.
Ve “Kelle fiyatına hürriyet,esirlik bedava…”hala.
Her şeye rağmen yine de biliyoruz ve inanıyoruz ki “İnsanın olduğu yerde umut vardır”ve“İnsan haklarıyla insandır!...”