Konuşmayı; sıradanlaşmadan, hakaret etmeden, kırmadan meramımızı anlatmayı biliyor muyuz? Bağıra çağıra kendimizi anlatmayı bir maharet mi sanıyoruz? Yerinde konuşmayı, yerinde susmayı biliyor muyuz? Toplumsal bir şiddet dili hakim olmuş bize. Konuşuyoruz ,ama anlaşabildiğimizi pek söyleyebilir miyiz?..
“Dilim, seni dilim dilim dileyim,
Başıma geleni senden bileyim…”
Bu aralar, şarkı sözlerinden, tv konuşmalarındaki atasözlerine, babasının özlemiyle siyasilerin yanına fırlayıp muhalefet liderine anlamını dahi bilmediği sözler sarf eden çocuklara kadar ,herkesin sözcüklere yüklediği farklı anlamları tartışıyoruz…
Hele siyasilerin konuşmaları!..
Sağlıklı iletişim için dile özen göstermeli, herkesin kullandığı cümleleri kullanmaktan kaçınmalıyız. Sadece ne dediğimiz önemli değil, nasıl dediğimiz de çok önemlidir çünkü. Kötülere karşı mücadele onların kullandığı dili kullanarak yapılamaz. Boğaz dokuz boğumdur, demiş atalarımız.
“İnsan, sözcüklerle düşünür.” Düşünen, kavramaya çalışan, sorgulayan, ötekini dinleyen, duyan, hisseden, hatta konuşturan bir söyleme biçimi edinmeye çalışmalıyız. Toplumsal olaylar karşısında kitlelerin kapıldığı heyecan, bizi bu dilden vazgeçiremesin.
Çocukluğumuzda bize maço, eril, cinsiyetçi bir dil kullanmamız öğretilir. Ataerkil yanlış edinilmiş alışkanlıkların etkisiyle kaba davranış, hakaret, küfür toplumun diline egemen olmuş. . Konuşmuyoruz, kavga ediyoruz…Bunun ne denli yanlış sonuçlar doğurduğunu da yaşayarak öğreniyoruz….
Küfretme!.. Küfrün cinsiyet ayrımcılığını ve kadın nefretini ortaya koyup erkek iktidarını güçlendiren bir dil olduğunu aklında tut. Küfür, öfkesinin sebeplerini açıklayacak kadar düşünmeye ve konuşmaya vakti olmayanların çaresizliğidir. Lümpenler böyle konuşur, unutma!..
Düşünce dilini inceltmek, geliştirmek, yaşadıklarımızı daha iyi düşünmek için sadece sosyal medya okumamalıyız, kitap da okumalıyız.
Dostoyevski gibi ” Gösterişin, torpilin, kibrin ve sayamadığım binlerce putun kol gezdiği bu çağda; bir bakışın, bir duruşun, bir hayatın sadeliğine inanıyorum...”
Boğaz dokuz boğumdur, demiş atalarımız. Öfkelendiğimiz çok olayla karşılaşıyoruz, bu doğru. Öfkemizi ifade etmeli,ama bunu yaparken de düşünmeyi bırakmamalıyız.
Bülbülün çektiği dil belasıdır