Son bir aydır gençler alanlarda. Üniversite gençliğinin ardından liseli gençlerde ayağa kalktılar. Anayasal ha klarını kullanarak bu bozuk düzene karşı olan itirazlarını dile getirmeye, seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Ama engelleniyorlar. Yapılan gösterilerde yüzlercesi darp ediliyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar.
Liseli gençlerin katıldığı bir tv programında izlediğim o pırıl pırıl insanların söylediklerini dinlerken onları bu hale düşüren sisteme bir kez daha lanet ettim.
Ama akıcı bir biçimde sorunları dile getirmeleri, ne istediklerini bilen yaklaşımları, kapitalist sistem eleştirileri, hiçbirinin Milli Eğitim Bakanının yerinde olmak istemeyişine dair değerlendirmelerini izledikçe de umutlandım.
Bir yandan, çeyrek asırdır bilimden uzaklaşıp, dinci vakıflar ve derneklerin cirit attığı, "dindar ve kindar bir nesil yetiştirme" idealiyle eğitim sistemini sürekli bozmalarına rağmen, diğer yandan hala böylesine aydınlık kafaların yetişiyor olması da umut verici.
Dışarda güvenlik güçleri, okulda idareciler tarafından kıskaca alınan bu çocuklar; "tehdit ediliyoruz, başımıza kötü şeyler gelmesinden korkuyoruz, geleceğimizden de kaygılıyız" diyorlar. Hiç kimsenin bizim çocuklarımıza bunları yaşatmaya hakkı yoktur!
Gençler, laik, bilimsel ve parasız eğitim istiyorlar. Sağlıklı barınma ve beslenme olanaklarından yararlanmak istiyorlar. Geleceğe güvenle bakmak istiyorlar. Özgürlük istiyorlar. Hiç kimsenin onlar adına karar vermesini istemiyorlar.
Üç-beş zenginin silinen vergilerinin sadece yarısı ile 28 milyon öğrencimize sağlıklı bir öğün yemek ve temiz su ver(e)meyenler, bu çocukların ne için alanlarda olduklarını çok iyi biliyorlar.
Şu anda yurtlarından atılmış, sınav hakkı verilmeyen, tutuklu gençlerin tamamının serbest bırakılması, tüm mağduriyetlerinin giderilmesi ve onlardan özür dilenmesi gerekiyor. Bunu bugün yapmayanları tarih yarın saygıyla hatırlamayacaktır.
Onlara aydınlık içinde mutlu yaşayabilecekleri bir ülke bırakamadığımız için, son yazımda gençlerden özür dilemiş, tüm toplumun da onlardan özür dilemesi gerektiğini vurgulamıştım.
Çocukların haklı talepleri için verdikleri mücadelede yanlarında olmak, onları kurda kuşa yedirmemek büyüklerin sorumluluğundadır. Onlar kimsenin insafına bırakılamayacak kadar kıymetlidir. Bu gençlerin elbette bir bildiği var, onlara kulak verelim. Onları sahipsiz bırakmayalım.
Samsun’un ardından Yozgat mitingi de göstermiştir ki; toplumda iktidara karşı büyük bir memnuniyetsizlik oluşmuş durumdadır.