“otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde barış madalyasının bana verilmesini ,
verdiler de …”
Dedeleri paşa, babası memur, annesi ressamdı. İyi bir eğitim aldı. Çocuk yaşta şiir yazmaya başladı. Bahriye subayı oldu Osmanlıda, İstanbul’a atandı.
Bıraktı, Kurtuluş Savaşı’na katılmak için 1920’de Anadolu’ya geçti arkadaşlarıyla. Mustafa Kemal ile tanıştı. Gençliği “kurtuluş” a yüreklendirmek için yazdığı şiir çok beğenildi. Cepheye göndermediler bu yüzden, Bolu’ya öğretmen olarak atadılar onu.
Bu arada gizlice Rusya’ ya gitti bir arkadaşıyla. Ekonomi-politik okudu. Orada ilk kez gördü serbest şiiri, kısa uzun dizelerle, basamaklı, kıvrıla kıvrıla akan nehirler gibi. İlk özgürlüğü edebiyatımıza , şiirimize o getirdi. Matematik, sibernetik, fizik, müzik, tüm bunlar, eninde sonunda, sadece, insanlar şiir okumayı öğrensinler ve anlasınlar diye gerekliydi onun düşüncesinde…
Ülkesini , insanları ve onların kurtuluş kavgasını sevdi…
Üçüncü kez girdiği hapislikte,1950’ye kadar on iki yıl sürdü tutsaklığı. Afla çıkınca öldürüleceği endişesiyle yurt dışına çıktı. Vatandaşlıktan çıkartıldı. Ülkemizin en kapsamlı, en güzel tek Kurtuluş Savaşı destanını yazan şairin şiirleri ,bütün dünya dillerine çevrilmesine rağmen kendi ülkesinde ve dilinde yıllarca yasaklandı. Ama, O, çok iyi derecede birkaç yabancı dil bilmesine rağmen hep kendi dilinde yazdı şiirlerini.
Efkarlı efkarlı yürüdü bazen karlı kayın ormanında,
Bazen de bir ceviz ağacı oldu Gülhane Parkı’nda.
O mavi gözlü bir devdi.
“ekmeği tuza banıp yer gibi” sevdi kadınlarını…
İlk evlendiği kadın Nüzhet’ti. Sonra Lena, Piraye, Münevver, Galina ve Vera…
“Hatta sevda yüzünden ölmek bile ayıp değil.”di.
Doğru bulduğu, haklı bulduğu, güzel bulduğu her şey için, herkes için, dövüştü … ”Yaşım başım buna engeldir” demeyerek...
Memleket sevgisini “saçının akında, yüreğinin enfaktında” taşıdı yıllarca…
15 Ocak’ta 119.doğum günü kutlandı.
Nazım’ın torunu ,Hikmet’in oğlu, dünyanın en büyük ozanına Anadolu’da bir köy mezarlığında, bir çınar ağacını altında yatmak çok görüldü.
Şimdi O,
“Yaşamak
Bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine ” diyenlerin kalbinde, kavgasında ve umutlarında dipdiri yaşamaya devam etmektedir…