Çocukluğumuzda Türkçe ders kitaplarımızda yer alan Pasteur’un, kuduz bir köpek tarafından ağır biçimde yaralanmış bir çocuğa henüz denemelerini tamamlamadığı bir aşıyı zorunlu olarak uygulamasını ve onu iyileştirmesini anlatan o yazıyı aradan elli yıl geçmiş olmasına rağmen hatırlıyorum.
Dr.JonasSalk 1955’de çocuk felci aşısını bulup,aşı, dünyadaki tüm çocuklar için ulaşabilir olsun diye patentini almadığını veSalk, aşı için patent çıkarmış olsaydı bugünün parası ile 7 milyar dolar kazanç sağlıyor olacağını; ama yoksul ülkedeki pek çok çocuk bu aşıya ulaşamadığı için felç olacağını da biliyoruz.
Okullarda bize yapılan o aşıları…
Ülkemizin bugüne değin aşılama yoluyla pek çok hastalığı önlemedeki başarısının UNICEF tarafından da övgüye değer bulunmasını…
Aşılama konusunda sağlık emekçilerimizin yurdumuzun en ücra köşesine uzanan şifalı ellerini, emeklerini de unutmadık…
Bugün ise her şey gibi bilimin de paranın denetiminde, yönetiminde olması…
Asrın salgınında parası olmayanın, yoksulun aşıya ulaşmakta zorlandığı bir dünyanın adaletini…
Öngörüsüzlükten mi, basiretsizlikten mi, acizlikten mi…bilinmez ama geç kalınmış aşılama çalışmaları nedeniyle devam eden ölümleri de görüyoruz…
Ve “Okulları açalım” diyoruz; evet, ama, öğretmenleri, eğitim alanındaki diğer tüm çalışanları aşılayalım önce.Yedinci sırada aşılanacaklar arasında görünüyorlar. Gerekirse bu sırayı öne çekelim. Risk gruplarının tamamı da aşılandıktan sonra gerekli önlemleri de alarak okulları açalım. Aksi halde bu önlemleri almadan okulların açılması tam bir felaket olur, unutmayalım…