Bugün köşemi lise giriş sınavları ile ilgili analizi nedeniyle dostum, arkadaşım eğitim emekçisi Şafak Akça’ya bırakıyorum.
İşte Şafak Akça’nın “Yanlış Doğruyu Götürmüyor” başlıklı o analizi:
Geçtiğimiz hafta sonu lise giriş sınavları yapıldı. Lise giriş, üniversiteye giriş gibi büyük sınavlar ülkemizde eğitimi ana gündem yapabiliyor kısmen de olsa. Bu konuda birçok uzman gerek televizyonlarda gerekse yazılı basında sınavlarla ilgili bilgiler veriyor. Bazı uzmanlar lise giriş sınavlarında “Sakın bilmediğiniz, emin olmadığınız soruları yanıtlamayın. 3 yanlış cevap bir doğru cevabınızı götürüyor.” diye tavsiyelerde bulunmuş. Yani testlerde yapılacak yanlışlar doğru sayılarından düşülerek puanlar hesaplanacak. Okul sınavlarında uygulamadığımız bir ölçme değerlendirme sistemini lise giriş ve üniversiteye giriş sınavlarında uyguluyoruz.
Eğitim politikalarında verilen kimi kararlardaki yanlışlar nesillerin kaybına neden olmaktadır. Bu yanlışların bir kısmını hatırlamakta fayda olduğu kanısındayım:
-Hiçbir hazırlık ve program çalışması yapılmadan ortaöğretimin 4 yıla çıkarılması yanlış değil miydi?
-Sayıları milyonu bulan eğitim, fen ve edebiyat fakülteleri gibi öğretmen yetiştirmeye esas olan fakülte ve bölümlerin açılarak toplumsal bir sorun olan atanmayan öğretmen olgusunu yaşatmak yanlış değil miydi?
-Bilimselliği tartışılmadan, siyasal bir kararla eğitim sistemini 4 4 4 diye basamaklandırmak yanlış değil miydi?
-Sınav sistemlerini 20 senede 9 kez değiştirmek yanlış değil miydi?
-Eğitimden sorumlu olan bakanlığın kendi okullarını nitelikli ve niteliksiz diye ikiye ayırması yanlış değil mi?
-“Dershaneleri açtım, kapattım, açtım” diyerek gayri hukuki bir durum yaratmak yanlış değil mi?
-Temel lise gibi apartman liselerin açılması yanlış değil miydi?
-Özel okullarda yüksek notlar verilirken devlet okullarında bu notlara ulaşılamaması ve bu notların sınavlarda belirleyici olması büyük bir haksızlık değil mi?
-Vakıf üniversitesi adı altında altyapısı olmayan, apartmandan bozma çok sayıda üniversite açılması yanlış değil miydi?
-Tarikat, cemaat yapılanmalarının eğitimin ana aktörleri haline gelmesi yanlış değil mi?
-Liyakatin yerini sendikanın alması yanlış değil mi? Yönetici atamalarını bilimsel bir ölçekle yapmamak yanlış değil miydi?
-Yabancı dil bilmeyen kişilerin yurtdışı temsilciliklerinde eğitim müşaviri, ataşesi yapılması yanlış değil mi?
-Bakanlığın kendi okulları arasında alt yapı ve insan kaynağı başta olmak üzere her türlü ayrımcılığı yapması yanlış değil mi?
-Milyonlarca gencin geleceği olan sınav sisteminin değiştiğinin taksi durağında açıklanması yanlış değil miydi?
-Sınıfta kalma başta olmak üzere ölçme değerlendirme sisteminin, disiplin yönetmeliğinin rafa kaldırılması yanlış değil mi?
-Bir kararla müfredatın değiştirilip bitişik el yazısına geçilmesi, yine ani bir kararla bundan vazgeçilmesi yanlış değil miydi?
-Öğretmenleri kadrolu, sözleşmeli, ücretli, kısmı zamanlı, ücretli diye ayırmak yanlış değil mi?
-Öğretmenlere adeta rütbe vererek uzman, başöğretmen diye sınava endeksli kategoriye ayırmak yanlış değil mi?
-Öğretmenevleri, toplantı salonları, okullar dururken beş yıldızlı otellerde çalıştaylar yapmak yanlış değil mi?
-Altyapısı ve güçlü teknik donanımları olan ve her türlü üretimi yapabilecek kapasitede meslek liseleri dururken piyasadan masa, sıra, bilgisayar, tahta vb araç-gereçler almak yanlış değil mi?
-Anayasada parasız ve zorunlu diye yazmasına rağmen öğrencilerden para toplamak yanlış değil mi?
İlk etapta akla gelen bazı yanlışları sizlerle paylaştım. Bu yanlışların sorumlusu ve üstüne alınanı olmadığı için yanlışlar yapılmaya devam ediliyor. Ne de olsa yanlış doğruyu götürmüyor.
Nasuh Mahruki“Yanlış bir haritayla doğru bir hedefe ulaşılamaz.” demişti. Oysa o kadar güçlü bir haritamız ve pusulamız var ki: Gerçek ve tek Başöğretmenimiz Atatürk’ün ilkelerinden ve hedef gösterdiği bilimden uzaklaşmayalım.