YEPAŞ’tan dört gözle beklediğim fatura geldi.
2021 yılında her ayın 24’ünde 28-29 günlük olarak okunan fatura ocak ayında nedense 33 gün olarak hesaplandı.
Zamlı tarife faturalara 150 kwh yüzde 50, 150 kwh üstü yüzde 127 olarak yansıdı.
Gün sayısı bir ayı üç gün aştığı için ister istemez tüketim de arttı.
Fatura bakımından YEDAŞ genellikle iki yüzlüydü, yeni yılla birlikte dört yüzlü oldu.
2022 yılı ile birlikte maaşlarda yapılan artışlar, buharlaşmaya başladı.
Örneğin akaryakıt.
Trafikte araç sayısının azlığı dikkatinizi çekiyordur.
Salgının tırmanışa geçtiği bu günlerde özel araçlarına veda edenler toplu ulaşım araçlarını tercih edince, tıka-basa, ite-kaka yolculukla salgına yeni bir davetiye daha çıkarıldı.
Akaryakıta yapılan zamlarla araba bana ben arabaya bakar olduk.
Araba dili olsa söyleyecek; “Arada sırada çalıştır, akü bitebilir!”
Dönelim enerji zamlarına.
Elektrik fiyatlarına yapılan yüzde 52-127 arasındaki kademeli zam daha ilk faturaya dört yüz olarak yansıdı.
Zamdan önce iki yüzdü!
Doğalgaza yapılan yüzde 25 zammın faturası ile henüz tanışmadık.
Enerji şirketleri kazandıkça kazanıyor!
İktidarın kaşıkla arttırdığı maaşlar, kepçeyle geri gitmeye başladı.
70’li yıllarda elektriğe gelen zamlara yurttaşlar tepki gösterince, Süleyman Demirel şunları söylemişti:
“Yazın biz Bulgaristan’dan elektrik alıyoruz. Kışın Bulgaristan bize elektrik veriyor!”
2022’nin ilk günlerinde ise Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin Enerji Bakanı Fatih Dönmez ise “Evinde elektriği az tüketen vatandaşlarımız daha az bedel ödeyecek” diyor.
Ne kadar az tüketirsen tüket, faturalar düşmek yerine artıyor!
Maaşlarda yapılan artış vatandaşın cebine girmesiyle birlikte buharlaşıyor!
Faturalardan kaynaklı şikayetler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan duruma el attı.
Yeni bir düzenlemenin talimatını verdi.
150 kwh tüketimi 210’ye çıkardı.
Bu aydan itibaren 210 kwh tüketime kadar yüzde 50 zamlı tarife uygulanacak.
210 kwh üzerine ise yüzde 127.
Bu benim ocak ayında dört yüz civarında gelen faturamı şubat ayında üç yüz elliler civarına çeker!
Halbuki iktidar gün ışığından, sabahları daha az, öğleden sonra daha çok yararlanmak üzere, periyodik olarak saatlerin belirli bir miktarda değişmesi olarak uygulanan yaz saati uygulamasına geçmiş olsa faturalar bu kadar el yakmamış olur.
Bu uygulama kapsamında saatler ilkbahar başlangıcında bir saat ileri, sonbaharda ise bir saat geri alınıyordu.
Öğrenciler ve çalışan kesim zifiri karanlıkta okula ve işlerine gitmek zorunda kalmıyorlardı.