Samsunspor’un bugün içinde bulunduğu durum gerçekten çok karmaşık.
Sahipsiz miyiz, kimsenin sahip çıkmasını istemiyor muyuz?
Hani bir söz var ya; “Sahipsiz şehrin sahipsiz takımı” diye…
Gerçekten öyle mi?
Başkan Yüksel Yıldırım, kendisine uzatılan her mikrofonda soru sorulmasa da her fırsatta dilinden düşürmediği, aklından çıkaramadığı İsmail Uyanık üzerinden örnek vermek gerekirse;
Onun döneminde de emniyetle, şehirle ilgili sorunlar olduğunda bir şekilde çözüme kavuşturuluyordu.
Sakarya’da, Ankara’da, İstanbul’da ya da Samsun’da.
Nerede bir sorun olsa İsmail Uyanık iletişimle, diyalogla, tatlı sert üslupla o sorunu çözüyordu.
Tribünde milletvekili de oluyordu, belediye başkanları da.
Şehrin diğer bürokratları da.
Hatta sadece stadyumda değil, Nuri Asan Tesisleri dahi herkese açıktı.
Şehirle takım bütünleşmiş, sorunlar şehrin ortak sorunu olarak görülüyordu.
Peki ne oldu da bugün Samsunspor böyle bir sahipsizliğe mahkum edildi.
Adana’nın, Giresun’un milletvekilleri, belediye başkanları, siyasileri, partinin üst düzey yöneticileri şehirlerinin takımlarına her koşulda açık destek verirken, Samsun’un Genel Başkan Yardımcısı, milletvekilleri, bürokratları, belediye başkanları hiçbir problemde Samsunspor’un yanında yer almıyor.
“İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” diye çok anlamlı bir atasözümüz var.
Geçmişte de şehir sırtını dönmüştü.
Ama İsmail Uyanık’ın gelişiyle birlikte o birliktelik sağlanmış, herkes çözümün bir parçası olmak için elini taşın altına koymaya başlamıştı.
Gerek Çiğdem Hanım, gerek diğer milletvekilleri, belediye başkanları, gerekse Emniyet Genel Müdürü yaşanılan her soruna anında çözüm bulabiliyordu.
Diğer konulara değinmeyeceğim bile.
Yanlış örnek doğru değil elbette ama;
Madem oyun bu kurala göre oynanıyor, biz de Samsunspor olarak yapabilirdik bunu.
3 bin 5 bin kişiyi haftalar öncesinden, kritik maçlarda tribünlere alabilirdik.
Bunları diyalogla yapabilirdik.
Cezası neyse ödenirdi.
Ben böyle yazınca, “Benim param yok, siz verin parayı alalım” sözünü duyar gibiyim ama oyun bu şekilde oynanıyorsa oynamalıydık.
Tesisleri şehre kapat, her uzatılan mikrofonda şehrin dinamiklerini taraftarın önüne at.
Doğrusunu yanlışını ölçüp tartmadan, lafın nereye gideceğini hesap etmeden konuş, sonra “Bize kimse sahip çıkmıyor. Bize kimse para vermiyor…” de.
Sen bir adım gelirsen şehir arkadan koşarak gelir.
Güzel bir söz okumuştum; “Düşüncen fakir ise, diğer zenginlikler seni kurtarmaz” diye…
Yönetemediğin takımın yaşadığı sorunu, kendinden başka herkeste aramaya çalışırsan sonuç elde edemezsin.
Hakem hatası mı? Evet yaşadık. Şehirde yalnız mı bırakıldık; Evet bırakıldık. TFF bize haksızlık mı yaptı? Evet sonuna kadar bize haksızlık yapıldı.
Ama bunu dile getirmenin bin bir türlü yolu var.
O nedenle İrlandalıları dışarıda aramaya gerek yok.