Aslında maçın 82’nci dakikasına kadar çok daha farklı bir yazı yazmıştım.
Ancak özellikle ikinci yarıda ortaya konan isteksiz futbol, yazımı tamamen değiştirmeme neden oldu.
Mesela değiştirdiğim yazımda;
Sahada 72 dakika kalan ve kendisini sahilde gezintiye çıkmış zanneden Ayite’ye teknik direktör Engin İpekoğlu’nun bu kadar nasıl tahammül edebildiği, Eskişehirspor akın akın Samsunspor kalesine gelirken Kırmızı-Beyazlı takımın savunma oyuncularının onları neden seyrettiğini, teknik direktör Engin İpekoğlu’nun Muhammet Beşir’i neden daha erken tercih etmediğini sormuştum.
Ancak daha sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Yönetim ısrarla görevinin başında duruyor, ancak hiçbir şekilde çözüm üretemiyor.
Maddi kaynak yaratamıyor, yaralara merhem olamıyor.
Tamam, iyi niyetli olabilirler.
Fakat bu işler iyi niyetle olmuyor.
Hani bir laf vardır ya;
‘Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli’ diye...
Bizim yönetim ikisini de yapmıyor.
Ne yardan geçiyor, ne serden.
Bir önceki dönem Gençlik ve Spor Bakanı Ak Parti Samsun Milletvekili Akif Çağatay Kılıç’ın görevinden alınmasının ardından maddi kaynak yaratma konusunda dibe vuran Kırmızı-Beyazlı takımın yöneticileri, bence artık radikal kararlar almalı.
Teknik direktör Engin İpekoğlu, sahada gezinen futbolculara bir ayar vermeli, takım içerisindeki disiplinsizliğe dur demek için masaya yumruğunu vurmalı.
Aksi takdirde bunları yapacak fırsat bulamadan görevini kaybedebilir.
Samsunsor ilk kez maddi açıdan sıkıntılı süreçler yaşamıyor.
Ancak bu kadar ruhsuz bir görüntüyü en kötü olduğumuz dönemde bile ortaya koyulmadı.
Taraftarlar haklı olarak “Yönetim istifa. Engin hoca istifa” diyor.
Gelecek süreç neyi gösterir bilinmez.
Ancak bir an önce ciddi anlamda radikal kararlar verilmez ise bazı şeyler için çok geç kalınmış olabilir.
O zaman da bu yükün altından kimse kalkamaz, sebep olanlar da bu ağırlığın altında ezilir kaybolur.