İlk devre bitti. İkinci devre için iki haftalık bir süre kaldı.
Bu devre arasında en büyük merak yapılacak transferler.
Başkan Yıldırım ve ekibinin bu süreçte ne kadar yoğun bir çalışma temposu içinde olduğunu bilmek için kâhin olmaya gerek yok.Burada Samsunspor taraftarının sabırlı olması şart.Transfer öyle kolay bir şey değil.Şunu alalım, bunu aldık demekle olmuyor öyle .
İşin bütçe boyutu, oyuncunun durumu ,kulübüyle ilgili hususlar vb. birçok bileşeni barındıran bir konu.
Bir de yol gösterenler yok mu?Akıl verenler,tavsiyede bulunanlar.
Şunu alsak kesin şampiyonuz.Bu adam var ya bizi şuraya taşır vs.
Hatta abartıp tanıtım videosu bile paylaşanlar var.
Sanki Samsunspor bir köy takımı.Yeterli karar vericileri yok.
Sosyal medya üzerinden ayar verme yarışı.
Hatırlatırım.Bu kulübün bir başkanı var.Gücünü,ufkunu,vizyonunu,hedeflerini hatırlatmaya gerek bile yok.Yaptıkları,yapmak istedikleri ortada.
Bu kulübün bir teknik direktörü var. Kariyeri ortada. Samsunsporluluğu tartışma götürmez.
Bu kulübün bir genel menajeri var. CV’si, çalışkanlığı, kulüp aidiyeti herkesçe malum.
Ve diğerleri...
Unutmayalım, Samsunspor artık bir şirket ve bu şirketin profesyonel çalışanları var. Kurumlarıyla, kurullarıyla ciddi işleyen bir mekanizma.
Şimdi tüm bunlar ortadayken oturup sabırla gelişmeleri takip etmek yerine sosyal medyadan kendimizi paralamanın mantığını anlayabilmiş değilim.
Neymiş efendim? İlk yarıdaki bu yabancıları kim almış? Bu scout ne iş yaparmış? Kasetten oyuncu mu alınırmış?
Lâ havle velâ kuvvete...
Yani bu işte kim varsa işi gücü bıraktılar, nasıl yanlış transfer yaparız diye düşündüler, bu isimlere karar verdiler.
Transfer döneminde pandemi yoktu, her yere rahatça uçabiliyorlardı, maçlar oynanıyordu her yerde. Bizimkiler de dediler ki: Boşverelim oyuncuyu gidip izlemeyi. Nasıl olsa kaset var, izleyip bir rapor hazırlayalım.
Hatta ekonomik kriz de yoktu.
Başkan da milyar dolarlık bütçe açıklamıştı. Bizimkiler de dedi ki fazla para harcamaya gerek yok.Ucuz olsun da ne olursa olsun.
Yani böyle bir şey olabilir mi? Spor 55 programında defalarca söyledim yine söyleyeyim.
Kabul, bazı transferler hiç katkı vermedi. Kabul, geçen yılki kadroyla ilk yarıyı oynadık.
Ama yaşanan olumsuzlukları görmezden gelip,hastalıkları,sakatlıkları,uyum problemlerini es geçip ‘’Kim aldı bunları?” diye lafa başlayıp sürekli bir suçlu arama gayretinde olmayı anlayabilmiş değilim.
Ha geçen yılki kadroyla oynadık değil mi? Geçen yıl da “Bunların birçoğu 1. Lig'de oynayamaz.” eleştirilerini çok iyi hatırlıyorum.
Sonuç:
Bu takım bizim, diyeceğiz.
Bu renkler bizim aşkımız, diyeceğiz.
Bu kulüp bizim sevdamız, diyeceğiz.
Bizim olana...
Sevda’mıza...
Aşkımıza...
Olur olmaz şeylerle vurup duracağız.
Bu ne yaman çelişki?
İnansak, güvensek, sabretsek, destek olsak, yapıcı davransak ne kazanırız, ne kaybederiz?
Düşünelim, sadece düşünelim.