İsmi önemli değil. Yeni teknik direktör kim olursa olsun yapması gereken ilk şeylerden biri şu olmalı: Formsuzlukları veya herhangi nedenler ile bir türlü beklenen seviyede olmayan Ayite, Chiubike ve Angan’ı kendi standartlarına çıkarmak.
Hocanın da, Samsunspor’un da başarısının geçtiği öncelikli yol bu.
Birilerinin dediği ya da istediği gibi bavullarını eline verip göndermek işin kolay tarafı, ama doğru tarafı değil.
Zaten dar olan ve görece yaş ortalaması yüksek olan mevcut kadroyu iyice zayıflatır bu bavul mevzusu.
Şunu idrak etmeli: Kulüpler duygular ile değil, akıl ile yönetilirse başarılı olabilir ancak.
Gerçekle yüzleşmek içi daha ne olsun ki!
Ayite’ye ihtiyacı var Samsunspor’un. Chiubike’ye de. Hatta Angan’a da… Ne kadar verim alınabilirse alınsın, bir kazançtır… Sonrası, sonra düşünülebilecek bir şeydir ancak.
Beklentilerin çok uzağında kalan bu üçlünün kabahatleri var, doğrudur da! Peki, bu oyunculardan hemen hiç verim almasını beceremeyenlerin hiç mi kabahati yok?
Biraz da meseleye bu taraftan bakmayı denemeye niçin çaba göstermiyoruz ki!
ÖNCE ADS DÜŞÜNSÜN
Olası rakibimiz ADS’den şanslı kılan bazı şeyler var Samsunspor’u.
Öncelikle benzer kaotik ortamı rakibinden daha çok yaşamış olması. Yani idmanlı olması!
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Misal, geçtiğimiz sezon. Ligin son haftasında Bandırmaspor ile oynanan maçta ligde kalmıştı Samsunspor. (Rakibin teknik kadrosu, şimdi ADS’de görev yapan Mustafa Uğur ve ekibinin olması bir başka ilginçlikti) Kötü de olsa, şimdi avantaja çevrilebilecek bir deneyimdir söz konusu olan.
Sonra, fikstürde de şanslı görece…
Gaziantep bir opsiyondur. Büyük bir basiretsizlik sergilenmezse eğer, kenarda duruyor olduğunu biliyor olmak bir moral ve avantaj.
Sürekli itibarsızlaştırılsa da, kadro kapasitesi de, ADS’den hiç geri kalır değil. Yok mu saymalı bunu? Bu da elde bir…
Hatta ikili averaj ADS’den yana olsa bile, hali hazırda fazladan 1 puanı bile var Samsunspor’un.
Kimse küçümseme yanlışına düşmemeli bu 1 puanı. 1 puan, 1 puandır. Geçtiğimiz sezon bu takımın sadece averaj ile ligde kaldığını hatırlayalım önce.
Dahası da var: Çok ağır bir ekonomik kriz içerisinde olan bir kulüp ADS. Direkt merkezinden gelen bir bilgi bu...
Oyuncuların maç başları falan… Yüklü alacakları…
Sayın valinin çabaları sonrası böyle bir sorunu da kalmadı en azından bizimkilerin…
Neresinden bakarsanız bakın ibre lehte…
Futbol aklı ile hareket edilebildiği halde tabii. Tek kaygı verici ve düşündürücü durum sanki bu…
Sürecin yönetilip yönetilemeyeceğine dair bu soru işareti.
PAZUBANT SAMARAS’A
Durum sorunlu. Ama sorunu daha da derinleştirebilecek asıl tehlike şu: Panik ve dozajı yanlış ayarlanmış baskı…
O halde yapılması gerekenleri akılcı ve soğukkanlı bir şekilde pratiğe dökme zamanı.
Futbolda krizi aşmanın öncelikli yolu, saha içine dair doğal bir lider belirlemekten geçer.
Bulunmaz bir isim var bu manada kadro içinde.
Georgio Samaras…
Tecrübeyse tecrübe…
CV’yse, CV…
Liderlik vasfı ise, liderlik vasfı…
Takım kaptanlığını Samaras’a vererek başlanabilir bu kriz yönetimine.
Kimsenin itiraz edemeyeceği bir isim üstelik.
Samsunspor, Samaras gibi bir futbol fenomeninin varlığından faydalanabilmeli her manada.
Pazubantı koluna takarak başlamalı bu işe.
Hem de hiç vakit kaybetmeden. Hemen şimdi.
SON VAGON
Yönetilebilir iddiasındaki bir kulübün nerede ise enkaza dönüştürüldüğüne tanıklık ediyoruz maalesef. Maddi, manevi hem de.
Daha kötü nasıl yönetilebilirdi ki bu kulüp!
Ama samimi olalım.
Yetersiz başkanları bu kulübe reva görenler de bizlerdik! Ucuzlattık her şeyi. Sıradan hale getirdik. ,
Kolaya kaçtık. Biz istedik siyasetin güdümünde olsun!
İki spor bakanını peş peşe yakalama şansına ulaşmışken, maalesef yönetemedik hiç, çok hor kullandık süreci.
Doğru futbol aklı koyamadık ortaya.
Akıl alacak gibi değil: Borçların artması, aynı ligde debeleniyor olmak, Samsunspor’a tesis adına bir çivi dahi çakılmamış olması ve piyasa ederi olan oyuncuların üretilememesi…
Akla ziyan bir durum bu.
İki spor bakanını yakalamışken, bundan daha kötü bir sonuç ne olabilir ki! Hem de ilgili ve hatırı sayılır desteklerini gördüğümüz ve okuduğumuz spor bakanları varken.
Ama gelinen noktaya bakar mısınız?
Kayyım atanmış bir kulüp.
Belki de yarın çok geç olacak.
Tren kaçmadan…
En son vagonuna tutunma gayretinde olmalı en azından.
Yeni bir paradigma ile tabii.