Düşük tempo, ritimsiz ve coşkudan uzak oyun, Samsunspor’un genel oyun anlayışına evrilmiş durumda.
Onun için seyri heyecan vermekten uzak. Onun için, oyunu domine eden taraf değilde, bekleyen ve izleyen hep.
Kaderci bir yaklaşım sanki geldiğimiz nokta. Kaybolan özgüven duygusunun bir yansıması olarak olarakta değerlendirilebilir bu.
Ligin görece zayıflarından Denizli’ye karşı verdiği ilk 45’deki mesajda, geçen haftalardan pek farklı olmadı Samsunspor’un.
Taraftarı da, oyun gücü de zayıf bir takım ev sahibi. Üstelik Andre Moritz gibi en değerli oyuncusundan yoksunken... Daha fazlasını beklemek doğal olanı değil mi?
36’da önce Chiubike, ardından Ayite’nin kaçırdıklarını salt beceriksizlik ile yorumlamak olmaz.
Kötü giden bişeylerin devamı bu. Zihinsel sorunların...
Aynen ilk 30 dakikaya sığan gereksiz ve anlamsız 3 sarı kartta olduğu gibi.
Hadi Ayite’nin ki anlaşılabilir diyelim. Kenan ve Çağrı’nın gördüğü gereksiz ve anlamsız kartlara ne demeli?
Samsunsporlu oyuncuların içinde bulundukları ruh halleri ve zihinsel travma ile anlatılabilecek şeyler bunlar.
Çözüme giden yolda, soruna öncelikle buradan bakmaya çalışmak lazım.
Çözüm burada çünkü!
Yoksa, daha iyisini yapabilecek oyunculara sahip bir takım Samsunspor.
Misal, Chiubike... Sahada farklı duran bir isimdi oyunda kaldığı süre içinde ama Engin Hoca nedense onu tartışılır bir kararla dışarı aldı.
70’de Ufuk sonrası, kenarda takımın en skorer atak oyuncusu Halil İbrahim ve Ahmet Cebe varken, öncelikle Enes tercihi de tartışılır hocanın.
Enes’in yetersizliğinden ve boş pozisyonda kaçırdığı mutlak golden değil bu, daha çok tecrübeye duyulan ihtiyaçtan.
Sifakis umut verdi; Abdülkadir ve Hasan kusursuza yakındı. Galibiyetin kaçtığı günde...