Arif ve Rotman klasik stoperler değil. Orijinleri orta saha... Kimi zaman kenar bek oynuyor olsa da, Samet de aslında hücumcu bir tarz. Sadece Ferhat gerçek pozisyonundaydı. Krizden çıkmak için kırılganlığı bilinen böyle bir rakip ve defansa karşı oynamak bir şanstı. Yeni bir planla değil, bilindik ezberi ile bu şansı avantaja çevirmek istedi Ertuğrul Sağlam.
Tandemin bu zaafına rağmen ön alan baskısı yapmadı takımı. Biraz daha geriden ama kesinlikle gölge olmayan baskı sonrası kaptığı toplar ile rakibini silkeledi. Bu anlaşılabilir. Güven sorunu yaşayan takımının daha kontrollü ve kompakt olmasını istemiş belli ki.
Devre sonuna kadar gol gelmedi belki, ama ataklar caydırıcıydı. Caydırıcı olan bir başka şey, Tomane’nin varlığıydı. Burada özellikle Tomane ve Hamroun’un işbirliğinin başarısından söz edilebilir rahatlıkla. Vukan’ın gayretinden de.
Sadece Yasin ayak uyduramadı düzene. Hem de savunma bilmeyen karşısındaki Samet’e rağmen… Driplingde de yoktu, arkadaşlarıyla da kopuktu. Hocanın onu değiştirmek için 81 dakika beklemesi, ‘her an her şeyi yapabilir’ duygusundan olsa gerek. Bir markadan söz ediyoruz zira. Ama onun hocasını yanılttığından söz edilebilir.
Son bölümün kabusa dönüşmesi ise biraz Mathias, Guido ve Burak gibi geniş alanı seven oyuncuların geç hatırlanmasından… Biraz da, Vukan’ın atılması sonrası geçilen kontrollü oyuna dair beceriksizlikten…
Oyunu tutabilme ve soğutma konusunda etkisiz kalındı. Sakin kalamadılar bir türlü, tedirgin ve telaşlılardı.
Direklerimizin dövülmesinin izahı bu!
FARK YARATAN İSİM:
Yüksel Yıldırım’ı koyabiliriz bu başlığa. Hem sağlığını hiçe sayarak takımını yalnız bırakmadığı hem bir süredir attığı uyarı fişeklerinin iz’lerine tanıklık ettiğimiz için.
MAÇIN OLAYI:
Son anlarda direkten dönen top… O direk derin bir krizi önlemiş oldu. Ve, Vukan’ın atıldıktan sonra sahaya girerek ikinci gol sevincine ortak olması. Umarız ekstra ceza olmaz.
KIRILMA ANI:
Bütüne bakıldığında fazlasıyla hak eden bir Samsunspor vardı. Ama 39’da, oyun 0-0 giderken, sarı kartlı Hamroun’un, Muhammet’e yaptığı faul yürekleri ağızlara getirmedi mi?