Manisa FK maçına gereğinden fazla anlam yükleyerek, hem oyuncuları hem taraftarı baskı altına almanın Samsunspor’a faydası yok. Çünkü ortada, sizi gerilimden besleyecek kadar büyük bir durum yok!
Baskı elbet olmalı.
Ama sizi itmesi gerekecek kadar… Altında kalmaya neden olabilecek kadar değil.
Anlamak için gayret sarf edilmeli; telafisiz, bir olmazsa olmaz maçı oynanmayacak Manisa ile… Yol daha çok uzun, değirmenin altından daha çok sular akacak kadar…
O nedenle, Afyon maçı sonrası sevgili genel menajerimiz Mustafa Aztopal’ın Manisa maçına dair kullandığı, ”Erken final” cümlesi revizeye muhtaç!
Hatırlayalım geçtiğimiz sezonun hem de ligin sonlarına doğru Keçiören maçını; 1-1 biten maç sonrası “Beyaz bayrak” çekmemiş miydi bu kulüp aynı mantıkla? Sonrasında da, Keçiören’in aldığı bir mağlubiyete rağmen, evde Sarıyer, deplasmanda Hacettepe gibi görece kolay kazanılabilecek iki maçta bırakılan puanlar ile kaçmamış mıydı şampiyonluk?
Halen hatırımızda değil mi bu yaşanmışlık!
Olası olumsuzlukta camia üzerinde karamsarlık bulutlarının oluşmasından başka bi’şeye yaramaz onun için bu suni “Erken final” havası…
Rakiplere ekstra motivasyon ve direnç takviyesi anlamına gelir bir de bu.
ÇOK NEDEN VAR
Genel olarak memnun edici olmasa da oyun, bir şekilde sonuç almayı bilmek, büyük takım olmanın getirdiği bir beceri.
Benzer becerili geçen sene kimi dönemlerde beklentinin karşılanamamasının temel nedenlerinden biri, bu seviyede olmayan adanmışlık duygusu ile gerekenden çok olan gergin ve stresli havaydı.
Rahatlıkla söylenebilir ki, şimdi zihinler daha sarih…
Oyuncu ve teknik kadro daha rahat ve ana hedefe daha odaklı. Geçen senenin aksine, “Uyandırma servisi” görevi yapan saha içi oyuncuları var takımın.
Dahası alışık olmadığı lig ve ambiyansın yaşanarak ödettiği bedellerin öğrettikleri de! Lig pratiği de kolaylaştıracaktır tabii çok şeyi… Kazanma alışkanlığının getirdiği özgüven de…
İrfan Hoca için de geçerli bu. Onun hatadan dönerek yaptığı Erkam hamlesinde görebilmek mümkündü bunu.
Takıntı yapmadı.
Yanlışına erken müdahil oldu hoca.
Belki geçti ve an itibarıyla hiçbir önemi kalmadı ama benzer bakış açısı değişimini, birlikte çalışma şansını elinin tersi ile itmemiş olsa, Erhan Kartal ve Savaş konusunda da yaşardı muhtemelen hoca.
Aynen Erkam da olduğu gibi…
Gerçi tartışmaya açık; hocanın mı yoksa bu oyuncuların kalmaları ve potansiyelleri konusunda hocayı ikna edemeyen kulüp politikasının mı yanılgı içerisinde hareket ettikleri!
BAŞARININ TARİFİ BAŞKA
Belki romantikler öyle düşünmüyor ama geniş kadrodaki tüm oyuncuları hazır tutabilme ihtimalinden başka hiçbir esprisi yok Türkiye Kupası’nın, Samsunspor için… En azından bu sezon…
Bir 3. Lig takımı olan Fatsa Belediyespor’a karşı 26.2 yaş ortalaması ile oynamış olmak, her şeyi anlatması açısından yeter de artar aslında.
Biraz kafamızı kaldırsak görebiliriz...
Daha yeni, İngiltere Lig Kupası’nda bir maç oynandı, Manchester United ile Rochdale arasında. Normal süresi 1-1 biten maçta karşılıklı golleri atan isimlerin yaşları dikkat çekiciydi; 2001 doğumlu Greenwood ve 2002 doğumlu LukeMatheson… Henüz lise öğrencisi olan Matheson’un aynı zamanda maçın adamı da seçildi…
Daha çok örnekleri var dünyada ve Türkiye’de…
Misal Altınordu… Eskişehir maçında 15 yaşındaki Burak İnce, TFF 1. Lig tarihinde gol atan en genç oyuncu unvanını kazandı…
Fatsa’ya karşı bile 26.2 yaş ortalaması ile oynayan takımın aldığı galibiyete ve gelen tura sevinenlere küçük bir hatırlatmadır bunlar, başarıyı başka bir şekilde tarif eden ve bu şekilde içselleştirilmesi gerektiğine de dikkat çeken