Fuat Çapa’nın, Ali Ülgen ve Fofana rotasyonundan beklentisi daha çok pozisyon ve gol arayışındandı. Ali Ülgen’in savunma arkasına atacağı koşuların yanı sıra Fofana’nın delici özelliği ile rakibin kontrollü ve istikrarlı defansının dengesini bozmayı planlamış olmalı.
Tabii ki orta saha oyuncularının kritik rolleri var bu oyunda. Ali’yi uzun menzilli toplar ile buluşturmak gibi. Ya da Fofana’yı besleyebilmek…
Bu konuda çok başarılı olabildiklerini söyleyebilmek olası değil. Hasan eski Hasan değil bir kere. Onun bilindik kendi oyununun gerisinde kalması hem orta sahanın hem de takımının oyununu geri çekiyor.
Şurası kesin: Samsunspor’un güçlü bir oyun için Hasan’ın kendisini hatırlamasına ihtiyacı var. Yoksa oyun burana girmekle kalmayıp, kimi zaman kısır bir döngünün etrafında cebelleşip duruyor.
Halbuki eldeki Osman ve Yunus Emre’nin topla öne çıkabilme becerili stoperler olmaları bu yöndeki bazı defoları kamufle eden bir şans. Ama kısırlığa asıl sebep yaratıcı oyuncu yokluğu. Ve asıl mesele burada düğümleniyor.
Oyun IQ’su yüksek bir oyuncunun yokluğunda.
Eğer elinizde böyle bir IQ yoksa, sığınacağınız şeylerden biri de yüksek enerji ve coşku oluyor. İkinci 45’in başlaması ile birlikte bunu da yakalamıştı ev sahibi. Tüm ribauntları toplayarak ve atak devamlılığı ile…
Ama önce Fofana’nın kenara alınması, ardından Yunus Emre’nin atılması Samsunspor’un kimyasını ve ritmini bozarken, planından da uzaklaştırdı.
Sonrası ise daha çok doğaçlamaydı.
GÜNÜN İSMİ: Bolu adına genç Zahit’ten söz edebiliriz. Bu oyuncu önümüzdeki dönemler isminden çok söz ettirebilir. İsmini bir kenara not etmekte fayda var.
KIRILMA ANI: Fofana oyunda kalamaz mıydı? Bu sorunun cevabı evet ise kırılma anına yönelik cevabı da vermiş oluruz. Tabii 10 kişi kalmakta…
GÜNÜN OLAYI: Güzel tarafından bakacak olursak eğer, eksik oynamaya rağmen oyunun son bölümünde daha çok ayakta kalan ve arayış içinde olan tarafın Samsunspor olması.