Yerleşik ve pratiği güncelleşmiş bir plan ile bu güne kadar gelen Samsunspor’un, Nadir’sizlilkte nasıl bir reaksiyon vereceği merak konusuydu öncelikle. Muadili yok Nadir’in, dolayısıyla bu yokluk, artık aşina hale gelen oyunun dışında taleplere muhtaç hale geldi.
Sadece ön alan baskısı ile değil, ikinci, kimi zaman birinci bölgede bile rakibini tedirgin eden bir oyuncunun yokluğu söz konusuydu. Ama bu yönde korkulan pek olmadı. Ankaralılar gerek kalite gerek deneyim olarak zayıf kaldılar. Baskı yemeden bile kazandıkları topları ikram ettiler.
Kolayı yapıp maçı koparmak aslında çok mümkündü. Uçta Burak gözükse de, daha çok 4-6-0 gibi durdu Samsunspor’un oyunu. İlk devre G’yasi’ninbölüm bölümkattığı dinamizm ve şut tehdidinin yanında ön alanda hareketli de oldular. Gel gör ki, ofansif ayakların hepsi sanki 40 yıllık yabancı gibi gibiydiler. Formsuzlukları bir yana… Uyumdan ve birbirlerini anlamaktan uzaktaydılar.
Durum böyle olunca da, maalesef sinir bozucu şekilde Ankara’yı oyuna ortak ettiler. Hatta 1-1 sonrası ne yaptığı ve ne yapmak istediği belli bile değildi. Ta ki hocası Kubilay'ı hatırlayıp, onu oyuna alana kadar...
Kaderin cilvesi işte: Kendisini yok sayan hocasını yaptığı müthiş asist ile Kubilay kurtardı bir anlamda.
MAÇIN OLAYI:
Ankara’nın Beykan ile kazandığı gol öncesi hem Boli hem Oğuz’a attığı feykleri söyleyebiliriz. Beykan’ın bilindik tarzı buyken hem de… Beykan analizine dair eksik/hata sonucu çıkar buradan.
FARK YARATAN İSİM:
Takımının sapır sapır döküldüğü, üretkenlikten uzak olduğu dakikalarda kenardan gelip oyunun gidişatına ve skora direkt etki eden İlyas Kubilay Yavuz tabii ki. Hocası onu anlamakta halen sorunlar yaşasa da!
KIRILMA ANI:
77’de İlyas Kubilay’ın standart üstü ara pası ile topu Burak ile buluşturması. Estetik beceri gerektiren bu tür pasların çoğunlukla İlyas’ın ayağından çıkması sürpriz değildi sanırım.