Baskın basanındır diye düşünmüş olmalı İlker Püren. Hesap edilemeyecek kadar ofansif bir iştahla başladılar maça. Dinamizmleri ile topun olduğu her yerde bitmekle kalmayıp, atletizmleri ile de çok çabuk geçişler yapmayı bildiler.
Nzeza bu oyunlarının patronuydu! Fransız oyuncu aynı zamanda ilk 45’in büyük bölümünde dengeleri takımının lehine çeviren isimdi.
Ha keza Eze de… Yetenek fukarası olsa da, güçlü fiziği ve taşıyıcılığı ile her an problem yaratmaya aday bir haldeydi.
Sonrasında ise, Nzeza da, Eze de diğer arkadaşları gibi yokları oynadı. Çünkü, İlker Püren önce yaptığı garip değişiklikler ile takımının ayarları ile oynadı. Bir anlamda iyi giden tekere çomak soktu. Dahası müthiş bir efora dayalı oyunları sürdürülebilir değildi. Öyle de oldu. Yoruldular!
Ama en önemlisi, Samsunspor’un kendi oyununu bulmasıydı! Belki mecburi Gökhan Karadeniz değişikliği neden oldu buna. Ama başta Tomane olmak üzere, Hasan ve Osman bu oyunu büyüttüler.
Mehmet Hoca’ya haksızlık etmiş oluruz, bu isimlerin arasına dahil etmemekle… Belli ki dersine iyi çalışmış! Rakibin yumuşak karnı defans tandemi ile kenar beklerinin arasına sürekli oyuncu sokarak her seferinde sorun çıkarmayı bildi.
Şimdi ise sırada, Gökhan’sız bir oyunun da mümkün olduğuna inanması var. İçinde Savicevic olan bir plan da inşaa edebilmeli hoca.
Çünkü,takımının Çinari performansından daha fazlasına ihtiyacı var.
MAÇIN OLAYI: Gökhan’ın talihsiz sakatlığı diyebiliriz. Geçmiş olsun kendisine. Umarız bir an önce sağlığına kavuşur. Ve,Samsunspor’u ikinci 45’de seyrederken büyük keyif vermesi.
FARK YARATAN İSİM: Tabii ki Tomane. Attığı kafa golü bir ustalık eseriydi her şeyden önce. Hasan’ın golü öncesi dönerek yaptığı şık vuruşta olduğu gibi… Şunu diyebilir miyiz? : Tomane geri döndü!
KIRILMA ANI: Eze’nin, altı pas içinde kaleci Aykut ile karşı karşıya kaldığı pozisyon ilk akla gelen. Tabii, Gökhan Karadeniz sonrası takımın daha akışkan hale gelmesi de söylenebilir.