Çıkıştaki Enes yerine Ufuk tercihinin izahı şudur muhtemelen: Ligin en atak beklerinden Erdem ve önündeki bir başka atak oyuncu olan Kenan’a cevap verebilme arayışı.
Bir başka ifade ile savunma kaygısı ile bu koşu yolunun önünü set çekmek.
Kısmen anlaşılabilir bişey bu. Ama daha 13’de Samaras’ın defans arkasına attığı nefis pastan gol çıkmamasında, Ufuk’un Enes’e nazaran çok ağır kalmasının belirleyici olduğunu gözden kaçırmamak gerek.
Enes’le çok rahat sonuç alınabilirdi bu ataktan muhtemelen.
Daha tehdit edici bir 11 olurdu sahada dahası...
Ama Engin hoca görüldü ki, daha garantici!
Önce skoru koruma dürtüsünde. Bir iç saha maçı oynasa da takımı...
İlginç tarafı hocanın öncelikli endişesinin aksine golün günün formsuz ismi Ahmet Cebe’nin bir anda uyuyarak arkasına kaçırdığı Umut Nayır’ın ters taraftan yaptığı koşu ile gelmesiydi.
Yani, hocanın daha az kafa yorduğu yerden!
Hocanın tutmayan planı ise hamle için sahaya sürdüğü isimlerin üçününde beklentilerin gerisinde kalmasıydı.
En ufak katkı koyamadılar oyuna.
Ne Ayite... Ne Cheibuke... Ne de Enes...
Sınıfta kaldılar bu manada.
Ankaragücü’nü bu kadar kötü yakalamışken, 3 puanın gelmemesi biraz da buna bağlanabilir.
Herkes bir yana, o bir yana bir oyuncu vardı sahada.
Oyun bilgisi, duruşu ve yaptıkları ile...
Samaras...
Temeldeki sorun onun dilinden anlayacak ve ona ayak uydurabilecek isimlerin yokluğundaydı.
Bu kadar mümkün olabilirdi Samaras’la ancak.
Samaras’ın futbolunun finalinde verebilecekleri de ancak bu kadar.