‘Altılı Masa’ olarak bir araya gelen muhalefetin hazırladığı anayasa taslağının içeriğine girmeyeceğim, kendileri anlatırlar. Ancak Türkiye’nin meselesi anayasa değil; anayasa ve yasalara uyulmaması, yasaların herkese eşit uygulanmamasıdır.
Kaldı ki ‘parti kapatmanın’ milletvekili çoğunluğuna bağlanması hukuksuzdur. Meclis partilerin nasıl kapatılacağıyla ilgili yasaları çıkarır, ancak kendini bu yasaları uygulayan mahkemelerin yerine koyamaz, bir parti başka bir partinin kapatılmasına karar veremez.
Aşağıdaki örnekte görüleceği üzere çoğunluktaki partinin de kapatılması gerekebilir. 6’lı Masa’nın anayasa çalışması için, beklentileri karşılamadı; ‘Dağ fare doğurdu, boş durmaktansa boşa çalışmak daha iyidir’ değerlendirmesi yapılabilir.
Demokratikleşme vaadiyle anayasa defalarca değiştirildi; sonuç; siyaset adalete çullandı, adeta tecavüz etti, FETÖ/PDY devlete hakim oldu. İnanılmaz ama gerçek; 2010’da Anayasa Mahkemesi’ne gelen davada; hükümetin 26 maddelik anayasa değişikliğinden 3'ü Anayasanın ‘Değiştirilmesi Teklif Edilemez’ maddelerini içeriyordu.
Hükümet kendi eliyle kendi idam fermanını imzalamış, suçüstü yakalanmıştı. Hazırlanan anayasayla adeta ‘bizi kapatın’ diyordu. Geri dönülmez bir hata yapılmıştı.
AYM yetkisi olmadığı halde TBMM'den gelen 26 maddeyi 23' e indirerek Ak Parti'yi kapanmaktan kurtardı. Yasama organı TBMM'dir. TBMM’den gelen ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan yasanın veya değişikliğin virgülüne dokunma hakkı yoktur AYM' nin.
Değişiklik yasalsa onaylar, değilse gerekeni yapar. Gereken, değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri teklif ettiği için Ak Parti 'nin kapatılmasıydı. Yasa çok açık, seçik ve net olduğu halde Haşim Efendi, anayasal suç işleyerek, olmayan yetkiyi kullandı ve ‘kapatmayı gerektiren 3 maddeyi’ metinden çıkardı. Yani AYM anayasa ve yasaları ihlal etti.
Cumhuriyet, sadece vekillerin veya cumhurbaşkanının seçimle gelmesi değildir. Cumhuriyet, halkın her alanda temsilciler aracılığıyla temsil edilmesidir. Bunun mümkün olabilmesi için kuvvetler ayrılığı dediğimiz; yasama (meclis), yürütme (hükümet) ve yargının (mahkemeler) birbirinden ayrı ve bağımsız güçler olması gerekir. Mahkemeler millet adına karar ve mahkemelerin nihai denetçisi millettir. Vergiler millet adına toplanır, millet verdiği verginin nereye gittiğini araştırır, sorar irdeler.
Herkesin yetki ve sorumluluğu anayasa ve yasalarla belirlenir, hiç kimse yasa veya anayasadan kaynaklanmayan bir güç kullanamaz. Yasama, yürütme, yargı bağımsızlığının yasa veya kitaplarda olması, hayata geçirilmedikten sonra bir anlam ifade etmez.
Anayasa’ya göre; kimse veya organ, kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetki kullanamazken ‘Ben anayasaya uymam, anayasayı bana uydurun’ deniliyorsa orada artık anayasa veya cumhuriyetten söz edilemez. Yasayla suç olduğu tanımlanmayan bir eylemden dolayı tutuklama yapılabiliyor veya TV kanalı kapatılıyor, yayın yasağı çıkarabiliyorsa orada hukuk devletinden söz edilemez.
Cumhuriyet evrensel bir kavram olup her yerde halkın yöneticilerini seçmesidir. Cumhuriyetin başına millet getirilmesi cumhuriyetin evrensel özelliklerinin kaldırılması, sözde cumhuriyet demektir. Birçok diktatörlüğün de başında cumhuriyet bulunmaktadır. Türk, Alman, Rus, Arap cumhuriyeti olmaz. Almanya, Türkiye Cumhuriyeti olur.
Cumhuriyetle birlikte kişi veya zümrelerin kayıtsız şartsız yönetme yetkisi sona ermiş; halkın kendi seçtiği temsilciler (vekiller) aracılığıyla kendini yönetmesine temsili demokrasi veya parlamenter sistem denir.
Bu yönetim şeklinden daha iyisi katılımcı demokrasidir ki burada halk yönetime sadece temsilciler aracılığıyla değil; fikirleriyle de katılır, neyin nasıl yapılacağı veya yapılmayacağı kararına halk da katılır. Temsili demokrasiyi işletemeyen bir toplumu katılım katılımcı demokrasiye geçemez. Önce temsili demokrasi işletilmelidir.
Milletle birlikte anılan cumhuriyetler, o millete özgü gerçekte cumhuriyet olamayan yönetimler olabilir; birçok diktatörlüğün resmi ismi Cumhuriyettir. Ülkeyle ifade edilen cumhuriyetlerin özellikleri her yerde aynı olmak zorundadır. Değilse ülke cumhuriyeti de olsa gerçek cumhuriyet olmaz.
Yargılanan birinin, mahkemede kendi seçtiği avukat tarafından temsil edildiği gibi; temsili demokraside millet, vekilleri tarafından temsil edilir. Mahkemede savunma avukatının yetkilerinin sınırlandırılması, savunmaya gölge düşürür, haklının hakkının zayi olmasına neden olur. Milletvekilinin de mecliste yasama yetkisine sınırlandırma getirmek aynı şekilde milletin iradesine, hakkına, hukukuna, adalete ve yasamaya gölge düşürür. Sözün özü yasalardan çok uygulamayanlarda sorun var.