Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlanırken Atatürk sevgisi doruğa ulaştı. Dün Atatürk’e en ağır hakaretleri yapanlar da bugün Atatürk’ü saygıyla anmak zorunda kaldı.
İnsanlar ölür, fikirler yaşar. Tartışmalar üstün fikrin ortaya çıkmasına neden olur. Üstün fikrin karşısındaki tüm fikirler, üstün fikrin büyüyüp, gelişmesinde gübre vazifesi görür. Fikir tartışılırsa üstün fikir yaşar, üstün olmayan fikir yok olur. Tartışılmazsa hangi fikrin üstün olduğu anlaşılmaz.
Fikri üstün olmayanlar bunun için fikir tartışması yerine kişilerin çatışmasını teşvik eder. Fikir çatışmazsa bireyler çatışır, fikir yerine bireyler ölür. Atatürk'e saldırıldıkça Atatürk daha çok tartışıldı, daha iyi tanındı ve anlaşıldı, daha çok sevildi, sayıldı, özlemle anıldı.
Atatürk cumhuriyeti gençliğe, gençliği öğretmenlere emanet etti.. Gün gelir de eğitimin bozulması sonucu gençlik cumhuriyeti korumakta yetersiz kalırsa cumhuriyeti koruyacak olan cumhuriyet savcılardır; askerler değil. Cumhuriyetin diğer memurlarının önüne konmayan ‘Cumhuriyet’ sıfatı bu nedenle savcının önüne konmuştur.
Hukuk inkılaplarının yapıldığı dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk’ün huzurunda savcıların resmi sıfatının neden ‘cumhuriyet’ olduğunu şu şekilde açıklıyor: ‘Devletin her kademesinde olanlar yanlış yapabilirler. Hukuk dışına çıkabilirler. Onlara millet, devlet ve ikisini de kucaklayan cumhuriyet adına hesap soracak olan savcılardır. Onun içindir ki sadece savcılar için ‘Cumhuriyet savcısı’ denilmelidir.’
Atatürk ve fikirleri çocuklara ve gençlere doğru anlatılırsa bu fikirler Atatürk’ü de gençleri de milleti de korur. Atatürk ‘Benim değersiz (naçiz) vücudum, elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak başta cumhuriyet olmak üzere fikirlerim sonsuza kadar yaşayacaktır. Bugünün çocuklarına yarının büyükleri gibi davranınız’ diyor.
Peygamberler de dahil tüm insanlar ölümlüdür; insan ömrü sınırlıdır, ancak devlet ve millet ölümsüzdür. Bir milletin ömrünü, varlığını bir kişiye bağlamak veya bağımlı hale getirmek en ölümcül hatadır.
Bir milleti sonsuzluğa taşıyacak trenin raylarından biri doğru; bilimsel eğitim, diğeri adil yargıdır. Eğitim ve yargısı bozuk hiçbir devlet veya milletin geleceği yoktur.
Eğitim, zor, uzun vadeli, pahalı, ancak en karlı yatırımdır. Dünyanın farklı ülkelerinden bilim adamları, sosyologlar ‘Bir milleti yok etmek istiyorsanız, eğitimini bozun, o millet kendini yok eder’ diyor. İyi eğitilmiş, yetiştirilmiş gençlik yokluğa varlığa çevirir. İyi eğitilmemiş milletler de doğal kaynakları olsa da varlık içinde yokluk yaşarlar.
Eğitilmiş gençler işsiz bırakılarak, onların yerine eğitimsizlerin görevlendirilmesi sadece onların geleceğini karartmak değil; aynı zamanda ulusun geleceğini karartmaktır. Bir şeyin doğrusunu bilirken yanlışını ses çıkarmadan izlemek zorunda kalmak, bir insana yapılabilecek en büyük işkencedir.
Einstein, ‘Ön yargıyı (bağnazlık) parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur’ dediği gibi Türkiye’de bazıları, ‘horoz ötmedikçe sabah olmaz derken, bazıları da kendileri ötmedikçe sabah olmaz’ zannediyor. Horoz ötse de ötmese de vakti gelince sabah olacak, güneş doğacaktır.
Tüm ihmallere, haksızlıklara rağmen Atatürk’ün, Osmanlı’nın küllerinden Türkiye cumhuriyetini yarattığı gibi bizim ihmalimizin neden olduğu ağır zorluklara rağmen gençler Atatürk’ün fikrini hayata geçirecektir. Türk milleti de TC Devleti de gençlerin sayesinde ebediyen hür yaşayacaktır. Gençler er veya geç bunu başaracaktır. Gençliğin ihtiyaç duyduğu güç damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Ne mutlu Türk’üm diyene!