Başbakan Ahmet Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘Dersim Olayları’yla ilgili görüşlerini eleştirirken, ‘Buyurun gidin bu söylediklerinizi Tunceli'de söyleyin, cesaretiniz ve yüreğiniz varsa. Bakalım Tunceli'ye girebilecek misiniz???’ İfadelerini kullandı. Sayın Başbakan neyi kastederse etsin, amacını da çizmeyi de aştı.
Ülkücüleri meşru müdafaa durumunda bile sokaktan uzak tutan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 28 Kasım Cuma günü Tunceli’ye gideceğini açıkladı.
HDP Milletvekili Altan Tan, 'KEŞKE BİZ DE BAHÇELİ GİBİ YAPABİLSEYDİK' "Biz sokağa çağrı yaparken özenli davranmalıydık. Öncesini ve sonrasını yeterince hesaplamalıydık. Keşke Bahçeli gibi yapabilseydik. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin siyasi fikirlerine katılmam. Ama onun son olaylardaki tavrı önemlidir. 'Bizim partimizin amblemlerini, sloganlarını, işaretlerini kullanarak kimse sokağa çıkmasın' dedi. Bizim de aynı tavrı sergilememiz gerekir." demişti.
Akıl tutulması
Sayın Cumhur Başkanı, Sayın Başbakan ‘Daha fazla özgürlük sloganıyla çıktıkları yolda ‘Bağımsız bir ‘Kürt Devleti’ fikrinin de serbestçe savunulması gerektiğini söylerken, Sayın Davutoğlu’nun Sayın Bahçeli’yi bir olayla ilgili görüşünden dolayı PKK ile tehdit etmesi ancak akıl tutulmasıyla açıklanır. Sayın Davutoğlu, PKK’nın taleplerini yerine getirirken sıralama hatası yapmış olacak ki PKK’ nın en son talebi olan ‘iç savaşa’ davetiye çıkarmıştır. Ancak PKK bile bugün bu provakasyona gelmeyecektir.
Milli bütünlükten yana bir dernek başkanının bile söyleyemeyeceği, bir başbakanın aklından bile geçiremeyeceği sözleri sarf etmiştir Sayın Davutoğlu..
Davutoğlu bu ifadeyle Ülkücülerle PKK’lıların tüm ülke sathında çatışmasına zemin hazırlamıştır.
PKK değil; devlet silah bıraktı
Türkiye'de herkes her yere gidemiyorsa, bu gidemeyenlerin değil; belirli yerlerin PKK terörü nedeniyle gidilemez hale (kurtarılmış bölge) gelmesine göz yuman yöneticilerin sorunudur.
Türk milletine ‘PKK silah bırakacaktır’ sözü verilmesine rağmen bölgede devlet silah bırakmıştır.
Askerin kışlasından çıkamadığı, çıktığında ensesinden kurşunlandığı, sadece polislerin değil; müdürlerinin de katledildiği, bayan öğretmenlerin bile hedef seçilerek şehit edildiği, binlerce okulun, kamu binalarının yakıldığı, bankaların yağmalandığı, kurban eti dağıtan gençlerin linç edilerek öldürüldüğü, devletle işbirliği yapan köy korucularının kurşuna dizildiği… Şehirlerarası yolları bile PKK'nın denetlediği yerlere ancak terör örgütüyle işbirliği içinde olanlar elini kolunu sallayarak girebilir.
Sayın Başbakan buralara böyle değil de devletin gücüyle giriyorsa, Türk polisi, Türk Ordusu, MİT Ak Parti’nin güvenlik organları mıdır ki onları koruyacak ve Sayın Bahçeli’yi korumayacaktır. Burası sözün bittiği yerdir. ‘Hayvanı yuları, insanı sözü bağlar’ Sayın Başbakan gerekeni yapmaz veya yapamazsa hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Kürtlerle değil; ayrı bir ‘Kürt Devleti’ kurmak için silahlı propaganda yapan Kürtçülerle sorunu olan MHP’nin Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin Tunceli’ye gitme kararı alması doğrudur. Rahmetli Alparslan Türkeş de 1977’de böyle yapmıştı.
Türkeş de aynısını yapmıştı.
1977 Genel Seçimleri için yurt gezisine çıkan Türkeş, Erzincan’dan Elazığ mitingine gitmek için Tunceli’nin Nazimiye ilçesindeki Erzincan-Tunceli il sınırına geldiğinde, yanında 10 kadar asker bulunan bir subay yolun güvenli olmadığını, Pülümür vadisinde güvenliği sağlamanın mümkün olmadığını söyleyince, Rahmetli Türkeş subayın telsiziyle Tunceli Alay Komutanıyla görüştü. Komutan, ‘Askerler de sizin evladınızdır. Onlara da kendinize de yazık etmeyin. Bölgede KAWA,Rizgara Azadi, Kürdara Azadi, Doğu Kültür Ocakları (PKK 78’de faaliyete geçti) v.b. gibi silahlı terör örgütleri faaliyet göstermektedir. Pülümür vadisi de çok dar ve derin, yol bozuk olduğu için burada yeterli güvenlik sağlamaz mümkün değildir’ deyince Rahmet Türkeş, ‘Ben bu ülkenin her karış toprağına giderim. Askerinizi çekin’ der.( Birçok ajans ve gazetenin muhabirleri –saldırı olursa çekelim diye- makinelerini bize vererek başka yoldan Elazığ’a gitti)
Askerler aldıkları talimat gereği, Sayın Türkeş’e ve seçim otobüsüne eskortluk yaptı. Dere içerisinden geçen, yukardan sadece taş atılsa kaçılacak yeri olmayan, derin Pülümür vadisinden ve çığ tünelinden saatte 20 km hızla geçerek Tunceli’ye vardık. Zaman zaman silahsız tacizlere rağmen Elazığ’a vardık.