Cumhurbaşkanı/AkParti Gen Bşk Erdoğan olası bir erken seçim için, MYK toplantısında, ‘Ramazan ayını ve bayramı iyi değerlendirelim. Sahada olalım. Halka gidelim. Halka gitmeyen siyasetçi olmaz. Halkın içinde olalım. Daha öce Ak Parti’ye oy verenlerin oylarını tekrar geri alalım’ diyor. Böyle belediyelerle ne, nasıl anlatılır, gidenler nasıl geri döndürülür?
Samsun’da Mert Irmağı da Kürkün çayı da akıyor, bizim başkanlar sadece bakıyor. Samsun’da dünyanın en verimli alüvyon ovalarında bakımı kolay olduğu için kavak yetiştiriliyor, toprağın suyu çekiliyor. Toprağın üstünde mikro iklim (Klima), altında 100 bin yılın özelliklerini taşıyan, bir dönümünde tropik meyveler, Deveci Armutları dahil 40-50 çeşit meyve yetişen Aşağı Kürtün vadisi de diğer yeşil alanlar gibi imara açılıyor.
Dün yazdığım gibi; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın nüfus yapısı (demografi), istihdam, eğitim, sağlık, finans, rekabetçilik, yenilikçilik, yaşam kalitesi ve benzeri 56 değişkenin kullanıldığı 2022 Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik (SEGE) sıralamasına göre; Samsun 40’lı sıralara geriledi, ilçe sıralamasında ise en az gelişen ilçeler arasında yer alırken, aynı kriterlere göre Eskişehir 7. sırada yer aldı.
Eskişehir’in ortasından geçen Porsuk çayı, kirlilikte dünya sıralamasına girerken, şimdi gondollar dolaşıyor, oltayla balık tutuluyor. Denizi yok, plajı var. Türkiye'nin ilk ve tek yapay plajı, 350 metre uzunluğunda, yüzülüyor, deniz kumunda güneşleniliyor. Yelken kursu veriliyor, kano şampiyonası düzenleniyor.
Şehrin tüm su ve kanalizasyon altyapısı değiştirildi, bu olağanüstü dönüşüm sırasında devletten tek kuruş alınmadı. Pasaportsuz gidilen Avrupa şehri haline geldi. Sadece Türkiye'de değil, dünyada bu kadar kısa sürede, böylesine olumlu yönde dönüşen bir başka şehir yok. İnsana insan olduğunu hatırlatan şehir, Eskişehir. Başını nereye çevirsen, estetik, güzellik. Başını nereye çevirsen, yemyeşil. Elinde fotoğraf makinesiyle dolaş, ağaçsız tek kare çekemezsin.
Devletten tek kuruş almadan, şehrin kendi parası, kendi iş gücü, kendi makine parkıyla iki büyük baraj yapıldı. 1936'da Atatürk'ün emriyle şehre getirilen, sonra ihmal edilen Kalabak memba suyunun isale hattı, hükümetten tek kuruş almadan yapıldı, modern fabrika kuruldu, şişelenerek satılıyor.
Başka şehirlerde yapılanın üçte bir fiyatına 60 km mesafeli Tramvay kuruldu. Merkezi Belçika'da bulunan Uluslararası Toplu Taşımacılar Birliği tarafından ‘en iyi hafif raylı sistem ödülü’ne layık görüldü.
Şehir tiyatrosu kuruldu, yedi sahnesi var, izleyici sayısı 1.5 milyon kişiye ulaştı. Senfoni orkestrası kuruldu, opera, bale, klasik müzik, her hafta mutlaka yerli ya da yabancı konuk sanatçı katılıyor.
Milyon metrekareden büyük tematik parklar yapıldı. Bilim deney merkezi var, akvaryum var, padok var. Siz hiç bilim kuyruğu gördünüz mü? Bu şehirde var. Planetaryum’a girmek için kapısında kuyruk oluyor.
Eskişehir'in nasıl bir turistik çekim alanı haline geldiğini göstermek için tek örnek vereyim… Masal Şatosu'nu Kapadokya'dan fazla turist geziyor!
Şehirde iki otel vardı. Şu anda çoğu beş yıldızlı otel sayısı 100'ü aştı. Türkiye'nin ilk Balmumu Heykeller Müzesi kuruldu, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi kuruldu, Kent Belleği Müzesi kuruldu, Türkiye'nin ilk Kurtuluş Savaşı Müzesi kuruldu, bu müzelere yılda 600 bin kişi geliyor. ‘Odunpazarı Modern Müze’ Japon mimar Kengo Kuma'nın eseri, dünya çapında ses getirecek.
Kendi bünyesinde açılan kurslarla, her yıl 15 bin kadın ve çocuğa meslek edindiriliyor. Bedensel engelli yurttaşlar, kimseden yardım almadan Türkiye'de sadece Eskişehir'de dolaşabiliyor, kimseden yardım almadan Türkiye'de sadece Eskişehir'de sosyal hayata katılabiliyor.
Zihinsel engelliler ve alzheimer hastaları için bakım merkezleri kuruldu. Otizmli çocuklar için bakım merkezi kuruldu.
Devletten tek kuruş almadan, katı atık dönüşüm ve enerji tesisi kuruldu, çöpten elektrik üretiliyor, onbinlerce konut şehrin çöpünden elde edilen elektrikle aydınlanıyor, ısınıyor.
Bu tesiste kurulan seralarda, bu tesisten elde edilen ısı enerjisiyle, şehrin peyzajında kullanılan çiçek fideleri yetiştiriliyor. “Bir avuç tohum, ömür boyu bağımsızlık” felsefesiyle, yerli tohum üretiliyor, bu yerli tohumlarla elde edilen fideler çoğaltılıp, çiftçiye ücretsiz dağıtılıyor.
“Öldü” denilen Türk ipeği, Eskişehir'de yeniden hayat buldu… Türkiye'nin en büyük dut fidanı üretim tesisi kuruldu, bu yetiştirilen dut fidanları sadece Eskişehir'e değil, Edirne'den Ardahan'a 35 şehirdeki köylülere ücretsiz dağıtılıyor.
“Her ev, bir atölye” sloganıyla “kadın kooperatifi” kuruldu. Belediye bünyesinde eğitim verilen kadınlar, tıbbi aromatik bitki üretiyor, aksesuar, dekorasyon, oyuncak, seramik alanlarında üretim yapıyor, kooperatif dayanışmasıyla satıp, aile bütçesine katkı sağlıyor.
Ürün işleme tesisi kuruldu, şehir merkezinde “üretici market” açıldı, baklagillerden doğal yağlara, baharatlardan sabunlara, tüm yöresel ürünler aracısız-komisyonsuz tüketiciye ulaştırılıyor.
Köyde yaşayan gençlere, yine kooperatif yöntemiyle büyükbaş ve küçükbaş hayvan hibe ediliyor, manda yetiştiriciliği yeniden canlandırılıyor, çiftçiye ücretsiz damızlık manda dağıtılıyor. Halk Süt kuruldu. Eskişehir halkı, kooperatif marifetiyle ucuza pastorize süt içiyor.
Eskişehir “agro turizm” merkezi haline getiriliyor. Köylerde çiftçiler organize edildi, doğal köy ortamında turist olarak tatil yapabileceğiz. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın insani gelişmişlik kriterleri çerçevesinde, merkez ilçeleri itibariyle, Türkiye'nin en yüksek gelişmeye sahip şehri, Eskişehir.
Bu şehrin çocukları Beethoven'la Bach'la, Yunus Emre'yle Aşık Veysel'le Dede Korkut'la büyüyor, opera seyrediyor, bale seyrediyor, bu şehrin çocukları henüz altı yaşındayken İdil Biret dinliyor, Gülsüm Onay dinliyor, resim, heykel, müzik, bu şehrin çocuklarının doğal hayatının parçası, tarih şuuruyla büyüyorlar, ağaçla büyüyorlar, hayvan sevgisiyle büyüyorlar, zihinlerine duvar örmeden, çocukluklarını gençliklerini yaşayarak, özgürce büyüyorlar.