Enes KARA’nın adını, soyadını yazdıkları gibi alnına kara yazıyı da büyük kuşakları yazdı. Ne yurda ne de hayata tutunabildi. Babasının fakirliğinden mi cehaletinden mi alışamadığı cemaat yurdunda zorla tutulması, Enes’i kopardı hayattan.
Babası kimseden şikayetçi olmadığını söylerken, annesi ise oğlunun siyasete malzeme edilmesinden şikayet ediyor. Nice Enesler bu karanlık dünyalarda hayatını kaybediyor. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ denildiği için yen kırık kolla doldu, Enes’le taştı. Başka Enesler aynı acıyı yaşamasın! Başka Eneslerin hayatı böyle son bulmasın diye yazıyoruz.
Cemaatin uyguladığı programlar yüzünden tıp öğrencisinin derslerini yapmaya zamanı kalmayınca babasına ‘Bu yurttan çıkar beni’ demesine rağmen, babası o yurtta kalmasında ısrar etti. Devlet öğrencilerin barınması için yurt yapmak zorunda olduğu halde yapmadı, tüm yurtları denetlemesi gerekirken denetlemedi. Yurtlardaki öğrencileri kaderine terk etti.
Zamansızlığı, mutsuzluğu, çaresizliği başarısını etkiledi. Evinde tıp fakültesini kazanacak puan almayı başardığı halde, ders çalışmak için zaman ve mekan bulamadığı için yurtta başarısız oldu.
Sesini babasına bile duyuramadı, ne babası ne başkası ne devlet anladı onu, hiç kimse anlamadı. Bir kaba koydu almadı, diğeri dolmadı. Tuttuğu dallar eline geldi. Hayatı, hayalleri karardı, umudu geleceğe olan inancı kalmadı..
Kendisinden başkasına feryadını duyuramayan, gözyaşlarını içine akıtan Enes, ağır baskı altında acılarına son vermek, huzur bulmak, yaşadığı acıları ona yaşatanlara da yaşatmak için kendince bu yolu seçti. Yaşamını fark etmeyenler belki ölümünü fark eder diye hayatına son verdi, yurtta yaşayamadığı hayatı kara vicdanlıların kara vicdanlarında yaşadıkları sürece yaşamak için.
Yaşarken fark etmeyen ölünce fak mı eder? Babası dışındaki sorumlalar kısa sürede unutur gider, ancak babası yaşadığı sürece daha önce fark etmediği oğlunu fark eder. Yüreğinde yanan 40 mumun ateşiyle kavrulur. Her gün bir mum, 39 günde 39 mum söner de 40. mum yaşadığı sürece denizin dibine girse de yanar. Hem cehalet hem de evlat acısıyla anne de baba da oğul gibi ‘Bu kara yazıyı ben yazmadım’ demekle acılar dinmiyor. Yeni acılar yaşanmaması için o acıları doğuran sebepler değiştirilmelidir.
Keklik gibi kanadımı süzmedim
Murad alıp doya doya gezmedim
Bu kara yazıyı kendim yazmadım
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Kader böyle imiş ağlarım bazı
Gönül ey sebeb ey
Şu gonca gülleri ben deremedim
Çifte bülbülleri konduramadım
Kadir kıymetimi bildiremedim
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Kader böyle imiş ağlarım bazı
Gönül ey sebeb ey
Geceleri uyku girmez gözüme
Zalım yastık diken oldu yüzüme
Uyma dedim uydun eller sözüne
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Kader böyle imiş ağlarım bazı
Gönül ey sebeb ey!
Salih Dündar-Muzaffer Sarısözen / Erzincan