TBMM Anayasa Kom.Başk. Burhan Kuzu OMÜ Ali Fuat Başgil Hukuk Fak. Anayasa çalışmaları ve başkanlık sistemiyle ilgili AKP’nin görüşlerini açıkladı.
Hukuk fakültesi öğrencileri ve davetliler dışında öğrencilerinsalona alınmamasını uygun bulmayan bir kız öğrenci konferansın sonunda,yumurtaya karşı şemsiyeli korumaların salonda yeterli olduğunu, öğrencilerin potansiyel suçlu görülmesinin yanlış bulduğunu söyledi.
Sayın Kuzu ise konferans başlamadan esprili bir şekilde,’Misafirim,tek elbiseyle geldim, yumurta atmayın’ dedi. Serzenişte bulunan kız öğrenciyede ‘Öğrencilerin olduğu gibi; kendilerinin de ifade özgürlüğü olduğunu, konuşturulması gerektiğini söyledi.
Kuzu, on yıldır anayasa komisyonu başkanı olduğunu,komisyondan çok bakan çıktığını, ama kendisinin hep komisyon başkanı kaldığını söylerken ‘Başbakan’ın canı sağ olsun’ dedi.
Anayasa uzlaşma komisyonun mecliste grubu bulunan partilerden üçer milletvekiliyle oluşturulduğunu, öncelikle anlaşmanın kolay sağlanacağı özgürlükler konusundan çalışmalara başlandığını, vatandaşlık tanımı ve değişmez maddelerin durumunun sona bırakıldığını söyledi.
Kuzu’nun değişik konulardaki görüşleri:
Türkiye’nin her zaman sorunları var ve de olacaktır. Anayasa çalışmalarının başlatılması için sorunların bitmesinin beklenmemesi gerekir.
Sorun yaratan devlet değil
Devlet sorun yaratan bir yer olmamalı, aksine sorunların çözüldüğü yer olması gerekir. Anayasa çalışmaları bunu amaçlıyor.’Halk ne isterse o getirilecek, Komünizm isterse Komünizm, Faşizm isterse Faşizm’.
Başlangıç bölümünde sorun yok
Anayasanın değiştirilemez maddelerinin içeriğinde sorun yok.Uygulamada; yorumda sıkıntı var. Devletin özelliklerine katılıyoruz, ancak laiklik tanımı yanlış uygulanıyor. Sorun yasadan kaynaklanmıyor. Uygulamadan kaynaklanıyor. Başörtülü bir kız öğrenicinin üniversiteye gitmesi laikliğe aykırı olmadığı halde, aykırıymış gibi; başörtülü kızın üniversiteye girmesi engelleniyor.
Kuvvetler ayrılığı ve sosyal hukuk devletine hiç kimse karşı çıkmaz, ancak hürriyetin de sınırlarıolduğu gibi, kuvvetlerin de sınırları olmalı. Bir kuvvetin sınırları, diğer kuvvetin sınırlarının başladığı yerde biter. Yeni vekillerimiz, eski vekillerimize bakarak oy kullanıyor. Muhalefet de onlara bakarak oy kullanıyor.Bizim yeni vekillerimiz onaylayacak şekilde, muhalefet ise reddedecek şekilde oy kullanıyor. İrade kullanma söz konusu değil. Eski vekillerden Karman İnan’ın‘mecliste tartışmalarda fikirlerimiz değişiyor ama oylarımız değişmiyor’ dediği gibi;demokrasinin sözde bir halk yönetimi olduğunu; özde tam bir lider diktatörlüğüdür.
Federalizmi savunmuyoruz. Çalışmalarımız federalizmi içerse, federalizmi isteyen BDP destek çıkar. Başkanlık sisteminde meclis hükümetin baskısından kurtulacaktır, aksi durumda yürütmeyle yasama iç içe geçecek ve birleşecektir. Meclis yürütmenin emrindedir. Muhalefet kayıtsız şartsızhükümetin önerilerine ‘hayır’ derken, iktidar milletvekilleri de aynı şekilde hükümetin önerilerine ‘evet’ muhalefetin önerilerine ‘hayır‘ diyor. Meclisin iktidar partisinin genel başkanına karşı güçlü olabilmesi için, milletvekili adaylarının genel başkan tarafından değil; delegeler tarafından belirlenmesi gerekir. Milletvekillerinin bakan olamamalı, sadece yasama görevi yapmalı. Bu durumun başkanlık sisteminde olduğunu ve başkanlık sisteminde başkanın tüm yetkileri elinegeçireceğini iddia etmek en hafifinden abesle iştigaldir. Başkanlık sistemini ve de parlamenterizmi bilmemektir. Diktatörlük bugün vardır, ama başkanlık sisteminde yoktur.
‘Özal yok dedim, yok oldu’
Bir konferansta insanların gelip geçici olduğunu, Özal için ‘bugün var, yarın yok dedim’ konferanstan çıkmadan Özal’ın ölüm haberi geldi. Bunun üzerine aynı cümleyi eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel için de söylemem istendi. Demirel beni aradı niçin ölmemi istiyorsun dedi.
Sayın Kuzu’nun iyi bir hukukçu olmadığını niçin bu kadar süre bu görevlerde bulunduğunu hep merak ederdim. Ancak hukukçuluğunu bilmem ama hatipliği iyi; elmayla armudu değil, karpuzu bile toplayabiliyor. Yanlış uygulama yapan kişilerle sistemleri özdeşleştirerek kişiler üzerinden sistemleri hedef alıyor. Akademisyen bir kitleyi bile etkileyebiliyor, belki deetkilenmeye, hipnoza hazır olduklarındadır, ama yine de bulunduğu yeri hakediyor. Anlamakla yanlış anlamak, yalancının peygamber olduğunu söylemesiyle, peygamberin yalan söylemesi aynıymış gibi görünebiliyor. 99 kez doğru söylemek, bazen 100. yanlışa inandırmak içindir.