Yüksek Seçim Kurulu(YSK), adaylardan hiçbirinin yüzde 50+1 oy alamaması ve kalan oyların CB seçimi sonucunu etkilemeyeceğini öngörerek, 28 Mayıs'ta ikinci tur seçimlerin yapılmasına karar verdi. YSK’ya göre seçim Şanı Yüce Allah’a değil 2. tura kaldı. Çıkmadık canda ümit vardır; kağıtlar yeniden karılacak; ikinci tura kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP Gen Bşk Kılıçdaroğlu yeniden yarışacak.
Adaylar nerede hata yaptıklarını görüp o eksikliklerini tamamladıkları oranda ikinci turda başarılı olacak. Ata İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan seçime girmeseydi büyük olasılıkla Erdoğan ilk turda seçilecekti. İlk turda Erdoğan’ın aldığı oyların dışında kalan Oğan ve İnce’ye verilen oyların tamamını Kılıçdaroğlu alırsa seçilebilir mi?
Ticaret Bakanı Mehmet Muş gazetemizi ziyaret ettiğinde; Gen Yay Yön Yener Cabbar kendilerine ‘Kaç milletvekili çıkaracaksınız?’ sorusunu yöneltince, Bakandan önce ben ‘9-0’ dedim. Bakan Bey, ‘Hayır Mehmet Bey, 9-0 olmaz’ dedi ve İstanbul’da yaşadığı bir anekdotu anlattı.
İstanbul’un 30 vekil çıkaran bir bölgesinden 30. Sıra adayı İl Başkanına seçilme olasılığını sorunca Başkan ‘Tüm partiler baraj altında kalsa da seçilemezsin’ der. Aday Başkana ‘Tüm partiler baraj altında kalınca, tüm milletvekillerini biz çıkarmayız mı’ deyince; Başkan ‘İddialı bağımsız adaylar var, onların da seçilmemesi gerekir’ demiş. Bunu şunun için anlattım; Kılıçdaroğlu alamadığı diğer oyları almasının yanında, aldığı oyları koruması, 2. turda seçmen yaşını dolduracak olan yaklaşık 50 bin yeni seçmenin de oyunu alması gerekir. Yani işi imkansız değil, ancak ilk turdan çok daha zor.
Hazır Bakan Muş’tan söz etmişken şunu da tekrarlamak da gerekir; iyi bir resim küçük fırça darbeleriyle resim olmaktan çıkarken, kötü bir resim ustanın küçük dokunuşlarıyla esere dönüşebilir; Muş geldi, gördü, yendi, 5. sıra adayı Ersan Aksu’nun seçilmesini sağladı. Oy verilmez alınır. Geldi, aldı.
Mesele sonuç almak; mazeret üretmek değil; üzümün çöpü, armudun sapı, İmamoğlu’nun mahkemesi, Yavaş’ın HDP engeli muhalefetin mazereti, Erdoğan’ın iktidarı bitmez.
Deprem’de her yerde dışarıdan içeriye ‘İçerde kimse var mı?’ diye bağırılırken Maraş merkezli depremde ‘Enkaz altındakiler günlerce ‘Dışarda kimse var mı?’ diye bağırırken, Erdoğan yıkılan konutları parasıyla yaparken, Kılıçdaroğlu bedava yapacağını söylediği halde depremzede yüzde 60’ın üzerinde Erdoğan’a oy veriyorsa depremzede kadar oyunu alamayan aday da sonuçtan sorumludur.
Stokholm, Estonya Sendromu deyip geçilemez. Siyaset fırsat ve tehditlerin bir arada görülüp, fırsatlardan sırasıyla yararlanırken, tehditlere karşı sırasıyla önlem alabilme becerisidir. Elindeki fırsatlardan yararlanamayan, önündeki tehditleri göremeyen aday olmayacak.
Göz olanı akıl olacağı görür; İskender, hiçbir kusuru konusunda onu uyarmayan ‘Sana ihtiyacım yok. Çünkü ben bir beşerim. Sen bu kadar süre zarfında benim tek bir hatama bile rastlamadıysan cahilsin demektir, görüp söylemediysen hainsin demektir’ der ve azleder. Yani hataların, hayal kırıklıklarının bedelini birileri ödemesi gerekir. Sahte anket yapan, o anketlere inananlar, köşelerinde şarlatanlık, dalkavukluk yapanlar, TV’ler de evinin yolunu sorarak bulduğu halde siyaseti yönlendirenler, asparagas haber yapanlar, aynı koltuklarda aynı yalan ve dolanları söyleyememeli.
SİNAN OĞAN NE YAPABİLİR?
Hiç kimse aldığı oyları, başkasına devredemez. Genel başkanlar veya adaylar aldıkları oylarını başkasına devredemez. Seçmenin inanç ve ilkeleri doğrultusunda verdiği oylar alanın zimmetine geçmez. İnanç ve ilkelerinden uzaklaşırsa oylar o ilke ve inançlara sahip başka bir yere gider. Seçmenin onaylamadığı ittifaklar ittifakları imzalayanlar arasında kalır seçmen gider. Muharrem İnce kaset skandalından değil; seçmenine ters düştüğü için oylarını kaybetti. Sinan Oğan sorana fikrini söyleyebilir, ancak ‘Şu veya bu adaya oy verin!’ derse, seçmenine haksızlık veya saygısızlık etmiş olur. ‘Siz ne yapacağınızı biliyorsunuz!’ demek en doğrusu olacaktır.