Türkiye’ye dışarıdan gelenlerle nüfus sayımızın arttığının farkında mısınız? Türk milleti azalırken farklı azınlıklar her geçen gün giderek artıyor. Nüfus; demografik yapımız Türkler aleyhine bozuluyor. Şimdi de Suriye’de kolera salgını baş gösterdi, Türkiye’ye sıçraması an meselesidir. Suriyeliler memleketlerine gönderilseydi şimdi tüm depremzedelerin barınma sorunu çözülmüş olacaktı.
1999 Depreminden sonra mevcut binaların dayanıklı hale getirilebilmesi için geçici deprem vergileri, depreme dayanıklı binaların yapılması içinse deprem yasaları çıkarıldı. Vergiler amacına uygun kullanılmadı. İmar affı ve barışlarıyla deprem yasaları da rafa kaldırılınca birde yeterince denetim yapılmayınca deprem felaketi yaşandı.
Depremden önce alınması gereken önlemler alınmadığı için depremin şiddeti misliyle arttı. Deprem sonrasın için de hiçbir hazırlık yapılmadığı için 7,8 şiddetindeki deprem 9 şiddetinde hasara, 9,5 şiddetinde ölümlere neden oldu. Deprem bölgesine giden yollar ulaşıma açılamadı, elektrik uzun süre verilemedi, internet ve telefon iletişimi sağlanamadı.
Bugün bile birçok yere elektrik verilemezken, verilen yerlere abonelik için seyyar sayaçlar takıldı. Telefon ve elektriğin stratejik önemi olduğunu ve bu nedenle özelleştirilmemesi gerektiğini savunduk. MHP Gen Bşk Sayın Bahçeli’nin de vurguladığı gibi elektrik mutlaka yeniden kamulaştırılmalıdır. Özel sektörle olamayacağı görüldü, kamulaştırılması için daha ne olması bekleniyor. Akşam yüksek bir yerden bakın Samsun’da bile yeterince aydınlatma yapılamıyor, her yer korku filmi platosu gibi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, TBMM’den geçirdiği düzenlemeyle 2019’da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nda tutulan‘yedek akçe’nin bütçeye aktarılmasını sağladı. Yedek akçe (ihtiyat akçesi, kara gün parası) olarak isimlendirilen devletin, dara, zora düştüğünde kullanacağı 50 milyar lira ak günlerde kullanıldı. Kara gün gelince vatandaşa para yerine hesap (iban) numarası gönderildi.
Devletin tüm imkanları; çadırından, konteynerine, afet evlerine kadar her şey özellikle Suriyeliler olmak üzere geçici sığınmacılar için seferber edildiği için depremzedelerin enkaz altında kalanları gibi dışarıdakiler de mağduriyet yaşıyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye’de Depremin hasarının 100 milyar doları aşacağını tahmin ederken, 2,7 milyon kişinin yerineden olduğunu, 600 bine yakın bina ve iş yerinin yıkıldığını belirtti.
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri imar faaliyetlerinin 46 milyar dolar, kullanılamayacak durumdaki 550 bin binanın yeniden yapılması için 28,9 milyar dolar, altyapı için ise 2,6 milyar dolar gerektiğini söylüyor.
Sonuçta geldiğimiz noktada yapılmaması gerekirken yapılanlar da yapılması gerekirken yapılmayanların da bir siyasi tercih olduğu açık ve seçik ortadır. Siyaset, depreme neden olmamıştır, ancak felaketle sonuçlanmasının asıl sebebidir.
20 yıldır alınmayan ders ne zaman alınacak? Deprem sırasında siyaset yapmak, kaybolanı kaybolduğu yerde aramak kadar doğru ve meşrudur. Sokak aydınlık diye bodrumda kaybettiğini sokakta arayan, aradığını bulamaz. En iyi eğitim uygulamalı eğitimdir ki bunun yeri uygulama alanıdır. Bir taraftan yaralar sarılırken diğer taraftan depremle ilgili siyaset yapılacak. Şimdi yapılmazsa ne zaman yapılacak? Hiç mi yapılmasın, unutulsun mu bunca hata, ihmal? Kızılay’ın aymazlığını, sorumluların vurdumduymazlığını unutturalım mı? Unutmayacağı, unutturmayacağız!