Hz Ali’ye devletin dininin ne olduğu soruldu, Hz Ali ‘Devletin dininin adalet olduğunu’ söyledi. Selçuklu Veziri ve Devlet Adamı Nizamülmülk ‘İnançsız yaşanır, ancak adaletsiz yaşanmaz’ dedi. Yani devletin, dini de mezhebi de adalettir.
Adaletle hükmetmeyen, haklıya hakkını, haksıza cezasını vermeyen birisinin dini, mezhebi ne olursa olsun, ne kadar namaz kılarsa kılsın, ister hafız ister hacı olsun devlet yöneticiliği yapamaz. Devletin birinci kuralı adalet olduğuna göre devleti yönetecek kişinin sahip olması gereken birinci özellik adil olmak; liyakate dayalı hak edenle çalışmaktır.
Cemaatlerin çoğu Türkiye Cumhuriyeti (TC) Devleti’nin laik olmasını, dini olmadığı şekilde yorumlayıp propaganda yaptı. Doğrunun yapıcı etkisinden çok daha fazladır, yalan ve yanlışın yıkıcı etkisi. Anayasaya göre din değil; dinin siyasete ve ticarete alet edilmesi, istismar edilmesi, Kuran ve Şanı Yüce Allah üzerinden insanların kandırılarak yönlendirilmesi veya yöneltilmesi yasaktır.
Ancak bu yasak kalkmadığı halde uzun süredir kağıt üstünde kaldı ve ihlal edildi. Din hem siyasete hem de ticarete alet edildi, hayat veren havanın kasırgaya, suyun sele dönüşerek hayatları söndürmesi gibi din istismar edilerek insanların duyguları da ruhları da sahip oldukları da elinden alındı. ‘Devlet malı deniz, yiyen domuz’ özlü sözü değiştirildi, yemeyen domuza çevrildi. Tüysüz yetimin sadece hakkı yenmedi, adeta kanı da emildi.
Dünyanın en güçlü, ABD Senato ve Meclisi, polis ve yargısını da etkisi altına alan ünlü Mafya Lideri Al Capone ‘Çocukken her akşam yatmadan önce Tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her aksam yatmadan önce Tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.’
Al Capone’nin dediği gibi sözde din adamları haram, yalan, talandan sonra bilinen duaları okuyarak, namaz kılarak, umre ve hacca giderek harama besmeleyle başlayarak, yılın belirli gün ve gecelerinde ibadet ederek günahlarından arındıklarına inandıkları için İslam dışı davranışlardan hiç mi hiç kaçınmadılar. Deist ve ateistlerin yapmaktan kaçındığı İslam dışı davranışları sözde dini bütün; namazda niyazda olanlar rahatlıkla yapabildiler.
İslami kriterlere uygunluk sıralamasında ilk 40 ülke içerisinde hiçbir ‘Müslüman’ devlet yer almazken, Hristiyan veya farklı inançlar ilk 10’da yer aldı. Türkiye 103 Suudi Arabistan 130. Sırada yer aldı. İslam’ın emirlerini yerine getirmeyen, yasaklarından kaçınmayanlar Müslüman değil ki kardeş olsunlar.
Allah’a değil; çıkarlarından dolayı kula kulluk edenler ne Ümmet ne de kardeş olabilir. Şanı Yüce Allah ‘Oku’ dediği halde okumayı yasaklayan, halkı karanlığa mahküm edenler ne ümmet ne kardeştir, onlar kan emen yarasıdır. Çünkü karanlıkta yarasalar görür, insanlar göremez. Karanlık gücünü cehaletten, ışıksızlıktan alır, ışık gelince hükmü sona erer.
Küçük kumaştan büyük elbise çıkmaz; büyük elbise giymek isteyen kumaşı büyütecektir. Algı ile olguyu insanlar birbirine karıştırıyorsa kabahatin hepsi kandırılanlarda değildir. Araziyi ayrık otları sarmışsa suç otlarda değil; tembel çiftçide olduğu gibi halkı karanlığa mahküm eden sözde aydınlar da sorumludur.