Türkiye İstatistik Kurumu hava kirliliği verilerine göre; en kirli şehir Bitlis’ten sonra Samsun. Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği (AB)’nin baz aldığı bazı kriterlere göre de Samsun ilk sırada yer alıyor. Futbol maçlarında bazı pozisyonlarda topu avuta atmak, gol atmaktan daha zordur, ama futbolcu topu avuta atar. Samsun’un hava kirliliği için de ‘deniz kenarında doğal hava akımı (sirkülasyon) olan bir şehrin havasını kirletmek, temiz tutmaktan daha zordur’ denilebilir. Etrafı yüksek dağlarla çevrili olmayan, yakıtı ağırlıklı olarak doğalgaz olan ve deniz kenarında bulunan bir şehirde havanın her geçen gün daha fazla kirlenmesinin en önemli sebebi termik santraller. Sadece biz değil; artık devlet de böyle söylüyor. Dünya Sağlık Teşkilatı ve AB kriterlerinin çok üstündeki kirlilikle zehirleniyoruz, asit yağmurlarıyla yıkanıyoruz.
Sis gibi değil; kabus gibi
Rüzgarın farklı yönde esmesiyle zaman zaman santrallerin bacalarından çıkan gazlar, şehrin üstüne sis gibi değil; kabus, karabasan gibi çöküyor, göz gözü görmüyor, hava solunmuyor. Kırmızı alarm seviyesini çoktan aştı. Kirlilik sorununa acil çözüm ve önlem haberleri beklenirken, mevcut santrallere yenilerinin ilave edileceği haberleri geliyor.Tarım için elverişli topraklar Santral için de elverişli. Kirli ve karlı yatırım cenneti; Samsun, tam bir termik santral cehennemine dönüştürülüyor. Bu şehirde yaşamak zorunda olan, şehri terk edemeyecek olanların samsun’da geleceği yok…
Bu santraller sahiplerinin ve yakınlarının ömrünü uzatırken, burada yaşayanlarınkini kısaltıyor. Sorun insan sorunu değil; insanlık sorunudur. Santralarla karşı çıkmak anayasanın sağladığı sağlıklı yaşama hakkına sahip çıkmaktır.
Borç öldürüyor
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Finansal Türkiye Haritası FİNTÜRK verilerine göre 2014’ ün 4. döneminde, Samsun 11 milyar 563 milyon lira kredi kullanarak üst sıralarda yer aldı. Vurguncu kapitalizm, toplum mühendisliği; değişik psikolojik, sosyal yöntemlerle, reklam kampanyalarıyla bilinçsiz toplumlar üzerinde önce ihtiyaç yaratıyor. Sonra o ihtiyacın yokluğu derinden hissettiriliyor. Tüketici daha önce yokluğunu hissetmediği; ihtiyaç duymadığı ürünün artık yokluğunu hissettiği için, alma ihtiyacı duyuyor. Ürünü alma imkanı da olmayınca, hemen kendisi için hazırlanan krediyi almak için bankaya koşuyor. Birbirinden farklı gelir gruplarının hepsi için hazırlanmış krediler bankada mevcut. İkinci el otomobilden sıfırına, ucuzundan pahalısına, eski evinden yenisine, yurt içi turlardan dünya turlarına kadar herkese her keseye ‘uygun kredilerle’ ihtiyaçlar karşılanıyor...
Hayat, kredi taksitlerine endeksleniyor, sadece borç taksitle ödenmiyor, hayat da taksitle yaşanıyor. Krediyi alırken yaşanan mutluluktan eser kalmıyor, faiziyle öderken. Bataklığa düşenin kurtulmaya çalıştıkça, daha derine battığı gibi; faiz batağı da her geçen gün tüketiciyi yutuyor. Başlangıçta küçük kar yığınının, hatta kartopunun gittikçe büyüyerek çığa dönüşüp önüne geleni silip süpürdüğü gibi, artan borç çaresiz tüketiciyi önüne alıp sürüklüyor.
Artık kimseyle, çevrede olup bitenle ilgilenecek hali kalmıyor. Ağır stres altındaki borçlu bu dünyayı da öteki dünyayı da düşünemez hale geliyor, onun tek dünyası kredi dünyası oluyor. Ailesi ve çevresiyle ilişkileri günden güne zayıflıyor, çevresine yabancılaşıyor, onu hayata bağlayan kan ve can bağları yavaş yavaş kopuyor. Çaresizlik, içinden çıkılamaz hale geliyor. Feryat ve figanları kendisinden başkası duymuyor. İçine akıttığı gözyaşlarını ne gören ne de silen oluyor. Düşünülmesi gereken zamanlarda düşünülmeyenler, faydası olmasa da artık derinden derine düşünülüyor, dışa açılan tüm kapılar kapanırken, tüm yollar kendinde sol buluyor. Daha rahat bir hayat sürdürmek için alınan altın bilezik, bileğe vurulan bükülmez kelepçeye dönüşüyor. Kurtulmaya çalıştıkça kelepçe daha fazla sıkıyor. Stres altında akıl tutulması yaşıyor. Kimse görmese de, fark etmese de aslında artık yolun sonu görülüyor. İçten yanan; duman çıkarmayan fitilli bombaların ne zaman nerede ateşlendiği bilinmediği halde, patladığı zaman fark edildiği gibi; aile faciaları ve intiharlar da yaşandığı zaman fark ediliyor.