Bir yerli olmak için orada doğmak, oranın nüfus kayıtlarında olmak yetmez; hizmet kayıtlarında olmak gerekir. Vakıf, dernek, sendika, siyasi partilerin kuruluş aşamasında; risk ve özveri gerektiren zamanlarda bulunmayan ancak seçim zamanı yağmur sonrası türeyen mantarlar gibi ortaya çıkanlar, seçimle veya atamayla gelinebilecek her yere talip oluyorlar, sadece nüfus kayıtlarına dayanarak her şeyin sadece kendi hakları olduğuna inanıyorlar.
Samsun’un fabrikaları özelleştirilirken, alüvyon ovalarına termik santraller inşa edilirken, yeşil alanları parsel parsel satılıp her taraf betonlaştırılırken,
Samsun gaz ve toz kirliliğinde Türkiye’nin ilk sıralarında yer alırken, genç, eğitimli Samsunlular başka illere veya ülkelere göçe zorlanırken, yabancılar Samsun’a yerleşirken, her 3 veya 4 kişide biri icralık olurken sesi çıkmayan, sorumluluk almayan nerede doğarsa doğsun Samsunlu olamaz! Samsunlu olsa da ‘Samsuncu’ olmadığı için hak iddia edemez! Tarlada izi olmayanın harmanda gözü de sözü de olmaz.
45 yıl önce öğretmen olarak geldiğim Samsun’da TÜKODER’den ÜGD’ye, Ülkü Ocakları’ndan Türk Ocakları’na Eğitim sendikalarına kadar hepsinde yöneticilik, Adliyede ‘Uluslar arası adli yardım uzmanlığı’ en seçkin okulu; SAL’da 25 yıl idarecilik ve öğretmenlik yaptım binlerce öğrenci eğittim, öğrettim.
Şehit cenazesinden sonra çıkan olaylarda taraftar grupları gözaltına alındığında, gözaltına alınmayı göze alarak zamanın Emn Md Yrd cısıyla tartıştım, Emn Md ile görüşerek taraftarların serbest bırakılmasını sağladım, ben Samsunlu değilim de kim samsunludur? Samsun’da yiyip, içip gübre üreten mi Samsunludur? Bana her yer hem Samsun hem de Trabzon’dur.
UEFA tarafından da övülen, Trabzonspor’un şampiyonluk kutlamalarına Samsun’da gölge düşürenler azınlık olup; gerçek taraftar değildir. Gerçek taraftar deplasman maçı yerine Trabzonlu Şehit Eren Bülbül’ün mezarına giden, iki il arasında nüfus kaydı ve kan bağından daha güçlü can bağı oluşturanlardır.
Trabzonlu olmak da Samsunlu olmak da sıvılar gibi bulunduğu kabın şeklini almak, kayada kahverengi, çimende yeşil kertenkele gibi yaşadığı ortama göre renk değiştirmek değil; kendi değerlerini, yöresel özelliklerini, orijinal olan aslını koruyarak evrensel değerlerle buluşmak, tamamen doğal haline uygun, olduğu gibi davranabilmektir.
DİYARBAKIR-TRABZON HATTI
Diyarbakır’da PKK’nın askerlik çağına gelenleri zorla Kandil’e götürdüğü sözde ‘Çözüm süreci’ yılları, büyük oğlunu askere gönderen ailenin küçük oğlunu PKK ister, verilmemesi durumunda ailenin tamamının yok edileceği tehdidinde bulunur. Baba gözünden sakındığı oğlunu kurtarabilmek için başvurduğu yollardan sonuç alamaz. Nereye gitsen seni bulurlar tehdidiyle çaresizlik içinde kıvranırken bir dostu hem ailesini hem de çocuğunu kurtarmak için Trabzon’a göçmesini önerir, PKK’nın eylem yapamayacağı tek yerin Trabzon olduğunu söyler.
Ucuz pahalı demeden elindekileri ve evindekileri satar, tüm aile fertleriyle yola çıkar ilk kez gideceği Karadeniz’in yoluna koyulur. Sürücü ‘Samsun’a geldik’ der, adam otogardan denizi göremeyince inanmaz, ‘Trabzon’a kadar gitmiyor musunuz?’ der, hala kendini güvende hissetmez. Samsun’dan çıkarken masmavi Karadeniz’i görür ve rahatlar her il her ilçede ‘Burası Trabzon mu?’ diye sorar. Nihayet sabahın erken saatlerinde Trabzon terminalinde iner. Çocukları ve eşini otogarda bırakır, ne yapacağını bilmeden merak ve endişe içinde çevre araştırmasına başlar.
İlk rastladığı kişiye ‘Buranın ağası kim?’ sorusunu yöneltir. Dükkanın açmak üzere orada bulunan esnaf ‘benim’ der. Adam endişeli bir şekilde derdini anlatır. Esnaf ‘Bu beni aşar, ancak sana yardımcı olacak birini biliyorum’ der ve mahallenin cami yaptırma derneğinin başkanını arar, durumu anlatır.
Başkan esnaftan konukları taksiyle eve getirmesini ister, iki taksiyle adamın evine gelirler. Adam üç katlı binanın iki katında yurt dışındaki kardeşlerinin oturduğunu, eşyalı birinci katta kendisinin kira ödemeden oturabileceğini söylese de gelen adam kabul etmez, parasının olduğunu ev kiralayabileceğini söyler.
Ev sahibi ısrarcı olur, kira ödemeden caminin tuvaletini de işletebileceğini söyler, ama bir şartının olduğunu söyler. Adam şartı sorar. Ev sahibi ‘tüm çocuklar yaşlarına uygun okullara gidecek’ der. Adam kabul eder.
Tuvaleti işletenin kim olduğunu öğrenenler birkaç kat ücret ödemeye başlar, adam çok kazanınca, ‘bu böyle olmaz’ ev sahibine kira ödemek istese de ev sahibi ‘müşteri memnuniyeti’ der, kira almayı kabul etmez. Çocuklar kısa sürede diğer çocuklarla kaynaşır, kimse ‘nereden, niye geldin’ sormaz, onlar da artık Trabzonlu olur güven içinde hayat sürdürür. Daha ayrıntılı şekilde bu hikaye olayın yaşandığı 2010’lardayazmıştım.