Samsun İYİ Parti, il ve ilçe kongreleri yapılırken, belirli kişilerin delege yazılmaması medyada tartışma konusu oldu. Oda, vakıf, sendika, dernek veya partide görev dağılımı yapılırken teşkilatlanma, maliye, propaganda v.s. konularda liyakat aranırken delegelerde liyakat yerine sadakat aranır.
Delegenin görevi partiyi tanıtmak, seçim kazanmak değil; yeni yönetimi seçmektir ki kendilerini seçmeyecek delegeyi kimse yazmaz. Yazarsa, Eski İl Başkanı Recep Güleroğlu gibi kongreyi kaybeder.
Yönetimde olduğu halde yazdığı delegeyle seçimi kaybedenler takdir edilmek yerine genellikle yerilir. Bu nedenle kongreler yapılış amacından uzaklaştırılıyor. Genel merkezler, genel sorunlar yerine genel merkez delegelerinin garanti edilmesini istiyor. İller il delegesi, ilçeler de ilçe delegesini belirlerken, kendilerine kayıtsız, şartsız itaat edecek kişileri delege yapıyor. Bu sistemi herkes eleştiriyor, ama kimse değiştirmiyor.
Eş, dost, akrabadan oluşturulan delegelerle yandaşlar kongreyi kazanıyor. Avantaj elde edeceklerine inanan, milletvekili veya belediye başkan ve meclis üyesi adayları da ilçe ve il yönetiminin oluşmasına doğrudan veya dolaylı müdahale ediyor. Partinin en iyi şekilde temsil edilmesi yerine herkes kendine yakın yönetim oluşmasına çalışıyor.
Siyasi partilerin ilçe, il ve genel merkez kongrelerinde; yerelden genele mikro ve makro hedeflerin; kısa, orta ve uzun vadeli projelerin gündemi oluşturmasını bekleyenler kongrelerin hiçbir yerinde bu konuları görüp, duymayınca büyük hayal kırıklığına uğruyor. Kongreler, en iyilerin en uygun yerlere getirilmesini sağlamıyor, dertlere derman olmasa da tercüman da olmuyorsa amacına ulaşmaz.
Memleketi yangın yerine çeviren ölümden beter ağır ekonomik koşullar, milletin boğuştuğu yerel veya genel ağır sorunlar ve çözüm yolları hangi partinin kongresinin gündeminde yer alıyor? Bu sorunların çözümü için üretilen formülleri göremiyoruz kongrelerde.
Bırakın ‘Güneş doğmadan sabah olmaz’ diyenleri, ‘kendileri ötmeden sabah olmayacağını’ inananlar da var. Bunların alabileceği en yüksek değer; birin arkasındaki sıfırlar kadardır ki sıfırların önündeki birin silinmesi durumunda sıfırlanırlar, bir anlam ifade etmezler. En vazgeçilmez kişiler de teşkilatla birlikte bir değerlidir. Teşkilatsız veya teşkilata rağmen birileri değer ifade ediyorsa orada teşkilat yok demektir.
Bir fikrin karşılaşabileceği en tehlikeli ve yok edici durum, o fikrin kötü versiyonları tarafından veya o fikri benimsemeyenler tarafından temsil edilmesidir. ‘Hak gelince batılın zail olduğu’ gibi, batıl gelince de hak zail olur. Hak ve batıl bir arada olmaz.
Siyasi yarış, ehliyetsizlerin direksiyonda, ehliyetlilerin arka koltukta veya lüks araçların garajda, külüstür araçların yolda olduğu yarışa dönüyor, hezimet kaçınılmaz oluyor. Ah, vahlar kayıpları geri getirmiyor.
Samsun İYİ Parti, il ve ilçe kongreleri yapılırken, belirli kişilerin delege yazılmaması medyada tartışma konusu oldu. Oda, vakıf, sendika, dernek veya partide görev dağılımı yapılırken teşkilatlanma, maliye, propaganda v.s. konularda liyakat aranırken delegelerde liyakat yerine sadakat aranır.
Delegenin görevi partiyi tanıtmak, seçim kazanmak değil; yeni yönetimi seçmektir ki kendilerini seçmeyecek delegeyi kimse yazmaz. Yazarsa, Eski İl Başkanı Recep Güleroğlu gibi kongreyi kaybeder.
Yönetimde olduğu halde yazdığı delegeyle seçimi kaybedenler takdir edilmek yerine genellikle yerilir. Bu nedenle kongreler yapılış amacından uzaklaştırılıyor. Genel merkezler, genel sorunlar yerine genel merkez delegelerinin garanti edilmesini istiyor. İller il delegesi, ilçeler de ilçe delegesini belirlerken, kendilerine kayıtsız, şartsız itaat edecek kişileri delege yapıyor. Bu sistemi herkes eleştiriyor, ama kimse değiştirmiyor.
Eş, dost, akrabadan oluşturulan delegelerle yandaşlar kongreyi kazanıyor. Avantaj elde edeceklerine inanan, milletvekili veya belediye başkan ve meclis üyesi adayları da ilçe ve il yönetiminin oluşmasına doğrudan veya dolaylı müdahale ediyor. Partinin en iyi şekilde temsil edilmesi yerine herkes kendine yakın yönetim oluşmasına çalışıyor.
Siyasi partilerin ilçe, il ve genel merkez kongrelerinde; yerelden genele mikro ve makro hedeflerin; kısa, orta ve uzun vadeli projelerin gündemi oluşturmasını bekleyenler kongrelerin hiçbir yerinde bu konuları görüp, duymayınca büyük hayal kırıklığına uğruyor. Kongreler, en iyilerin en uygun yerlere getirilmesini sağlamıyor, dertlere derman olmasa da tercüman da olmuyorsa amacına ulaşmaz.
Memleketi yangın yerine çeviren ölümden beter ağır ekonomik koşullar, milletin boğuştuğu yerel veya genel ağır sorunlar ve çözüm yolları hangi partinin kongresinin gündeminde yer alıyor? Bu sorunların çözümü için üretilen formülleri göremiyoruz kongrelerde.
Bırakın ‘Güneş doğmadan sabah olmaz’ diyenleri, ‘kendileri ötmeden sabah olmayacağını’ inananlar da var. Bunların alabileceği en yüksek değer; birin arkasındaki sıfırlar kadardır ki sıfırların önündeki birin silinmesi durumunda sıfırlanırlar, bir anlam ifade etmezler. En vazgeçilmez kişiler de teşkilatla birlikte bir değerlidir. Teşkilatsız veya teşkilata rağmen birileri değer ifade ediyorsa orada teşkilat yok demektir.
Bir fikrin karşılaşabileceği en tehlikeli ve yok edici durum, o fikrin kötü versiyonları tarafından veya o fikri benimsemeyenler tarafından temsil edilmesidir. ‘Hak gelince batılın zail olduğu’ gibi, batıl gelince de hak zail olur. Hak ve batıl bir arada olmaz.
Siyasi yarış, ehliyetsizlerin direksiyonda, ehliyetlilerin arka koltukta veya lüks araçların garajda, külüstür araçların yolda olduğu yarışa dönüyor, hezimet kaçınılmaz oluyor. Ah, vahlar kayıpları geri getirmiyor.