MHP Samsun İl başkanlığı seçimi için sona yaklaşıldı. Adaylığını doğrudan veya dolaylı açıklayan birçok aday oldu. Mevcut il başkanı Şaban Kılıç, eski il başkanı Abdullah Karapıçak, eski Belediye Başkanı Erkan Avcı, İlkadım eski İlçe yöneticisi Ömer Süslü, Zeki Kamacı ve Resul Şahin arasında geçecek yarışta, adaylar arasındaki ayrışma ve kesişmeler delegenin kafasını iyice karıştırdı. Kafa karışıklığının nedeni, Janjak Russo’nun ‘Diktatörlük bir başlı, dejenere demokrasi ise bin başlı canavardır’ sözünde saklı.
Delege kendi iradesine göre değil de kendini delege yazan veya yazdıranların iradesiyle hareket ederse, bu demokrasi değil; dejenere demokrasi olacaktır ki diktatörlükten tehlikelidir. Partinin ideallerine aykırı, birey hesaplarıyla belirlenen yönetim, Samsun’u ve de genel merkezi temsil edebilir mi? MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Samsun’daki temsilcisi olacak il başkanın kriterleri, delegeyi ilgilendirdiğinden daha çok genel merkezi ilgilendiriyor.
Genel merkezi hesaba katmadan seçilen yönetim, genel merkez tarafından onaylanmayacağına göre; delege de onları yazan ilçe başkanları da iki kere düşünmek zorunda: Can mı, canan mı? Partinin tüzük ve amaçları doğrultusunda hareket etmezlerse, o görevlerden uzaklaştırılacaklardır. Hangi parti, amaçlarına aykırı faaliyetleri onaylar? Hiçbir parti.
Bafra’dan Asarcık’a, Yakakent’ten Terme’ye kadar delege ‘olmak ya da olmamak’ gibi iki seçenekle karşı karşıya. Ya Samsun’u geleceğe taşıyabilecek, oy verilebilirlik oranı en yüksek partiyi en iyi şekilde temsil edecek yönetimi seçecekler, ya da MHP’nin çıkarlarından üstün tuttuklarının yanına gidecekler.
İl başkanı Kılıç, henüz kılıcını kınından çıkarmadı, eski il başkanı Karapıçak gibi; adaylar arasındaki mücadeleyi yakından takip ediyor, gelişen ve değişen durumlara karşı hazır projelerle tetikte bekliyorlar.
TÜRKAV,’ kontrolümüz dışında oldu’
Samsun TÜRKAV Başkanı Muharrem Yıldırım, dünkü yazımla ilgili olarak yaptığı açıklamada, kendilerine de bir başkasına da bireysel kazanç temin edecek bir faaliyette bulunmadıklarını, konuşmacının, kendisine aday olmadığını söylediğini, kitlesel etkinliklerin canlı yayın gibi olduğunu, mikrofondakinin amacını aşan konuşmalar yapabildiğini, bu konuşmaların önceden öngörülemediğini, fark edildiği an konuşmaya müdahale edildiğini, konuşmanın uzamasına müsaade edilmediğini, durumdan kendilerinin de rahatsız olduğunu belirtti. Necattin Demirtaş’ın da böyle bir toplantıda kendisine zarar veren bir konuşmasını engelleyemediklerini de sözlerine ilave etti.
Benim yazımda bahsi geçen bireysel menfaat, başkanın kendisine sağladığı bir yarar değil; konuşmacıya sağlanan imkan ve meşruiyettir. Sayın Başkanın önceki faaliyetleri, köşemde övgüyle yer almıştır.
Vakfın, kuruluş amaçları doğrultusunda hizmet vermesi ve de verecek olması bizi de memnun etmiştir. Sözü edilen durum, başkanın bilgisi ve kontrolü dışında; başkana rağmen yaşanmasının yanında, hassasiyetimden dolayı da amacını aşan yoruma neden olmuştur. Başkan Yıldırım’a aydınlatıcı açıklamalarından dolayı teşekkür ederken, bir daha ‘mikrofon kazalarıyla’ karşılaşmamasını dilerim.