Kongrelerde partilerin misyon ve vizyonu tartışılır. Vizyon varılmak istenen noktayı gösterirken, misyon bugüne kadar ve bugün o yolda nelerin nasıl yapıldığını anlatır. Geçmişte partinin neden var olduğu, sorunların nasıl çözüldüğü, imkansızlıklardan nasıl imkan yaratıldığı, çaresizliklerden nasıl çare üretildiği hatırlanır. ‘Çaresizseniz, çare sizsiniz’ sözünde olduğu gibi geçmişin başarıları, sıçrama tahtası; tramplen vazifesi görür, geleceğe umutla bakılmasını sağlar.
Partinin vizyonu ise gelecekte gerçekleştireceği mikro ve makro hedefler, kısa, orta ve uzun vadeli, toplumun sorunlarına çözüm getirecek, toplum tarafından kabul görecek projelerdir. Kısacası geleceğin Türkiye’sine veya Türkiye’nin geleceğine projeksiyon tutmaktır.
Havuza atılan taşın meydana getirdiği halkaların gittikçe büyüyerek tüm havuzu kaplaması gibi, ilçe ve il kongrelerinde yerelden, genele, ilçeden, ile ve Türkiye’den dünyaya projeksiyon tutulur. Fırsat ve tehditler tek tek sayılır, fırsatlardan nasıl yararlanılacağı, tehditlere karşı hangi önlemlerin alınacağı anlatılır. Sorunlar söylenirken, eşzamanlı olarak çözüm yolları da herkesin anlayacağı şekilde gösterilir. Farklı görüşü olanlar, dikkatle dinlenir, görüşleri kaydedilir.
MHP kongrelerine baktığımızda fikirler; misyon ve vizyon tartışmaları yerine kişiler tartışılıyor. Millet ağır sorunlarla boğuşurken, milletin, devletin kavgası değil; kişilerin kavgası yapılıyor, dolayısıyla fikirler değil; kişiler kırılıyor.
Dayı-yeğen, baldız-bacanaktan oluşan delegelerle yönetimler belirleniyor, bunun adına da ‘Ülkücü irade’ deniyor. Hal böyle olunca ehliyetliler arka koltuklarda otururken, ehliyetsizler direksiyona geçiyor, dolayısıyla kaza kaçınılmaz oluyor. Ferrari garajda bekletilirken yarışa külüstür otomobil katılıyor, bitiriliş derecesi baştan belli oluyor. 1999 Genel Seçimlerinde böyle iradeyle belirlenen milletvekilleri bugün başka partilerde. Bu vekiller, MHP Genel Merkezi’nin değil; Samsun’un böyle iradeyle belirlediği adaylardı.
Bağımsız adaylık
Teşkilatlarda devamlılık yok, bir önceki dönem davaya sövenler, fedakarlık yapan, ömrünü davasına verenlerden daha fazla itibar görüyor bir sonraki yönetimde. Ayrılığın sebepleri ortadan kaldırılmadan, kavuşmanın yolları döşenmeden, bayram mesajı gibi; 'birlik ve beraberlik' çağrısı yapılması karşılık bulmuyor; hiçbir anlam ifade etmiyor.
İnsanların sağlıklı yaşama imkanı varken, ölüm gösterilerek sıtmaya razı olmasını onlardan kimse bekleyemez. Bu yanlışlıklar milletvekili adaylarının belirlenmesine yansırsa, demokrasilerde çareler tükenmez; bağımsız adaylığın yolu açılır. Hiç kimse kendisini temsil etmeyen adaya oy vermek zorunda değil.