Konya Şehir Hastanesi'nde Kardiyoloji Uzmanı Doktor Ekrem Karakaya, başka bir hastanenin güvenlik görevlisi tarafından tabancayla başına ateş edilerek katledildi. Katil aynı silahla intihar etti. Öfkemiz de acımız da tarif edilemez. İktidar, muhalefet, TTB ve herkes olayı kınadı. 'Cenazemiz var. Hasta bakılmayacaktır' yazısı klinik kapısına asıldı. Hekimler iki gün iş bırakacak ve sıradaki saldırıyı bekleyecek.
Aşağıdaki yazıyı Kasım 2015’te yazmıştım. Aradan geçen 7 yılda sorunların çözümü bir tarafa sorunlar katlandı. Sorunun çözümünde rol alması gerekenler sorunun parçası oldu. Doktorlar bir taraftan saldırganların hedefi olurken, diğer taraftan ağırlaşan çalışma şartları, mobbing ve ekonomik sıkıntılarla uğraşmak zorunda bırakıldı. Saldırı sonucu ölümlerin yanında baskılardan bunalarak intihar edenlerin de yurt dışına gidenlerin de sayısı hızla artıyor.
‘Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa tüm insanlığı kurtarmış gibi olur’ (Maide suresi, 5/32) Tüm insanlığı kurtaranlar görev başında şehit ediliyor.
Hiç kimsenin kimseye yardım edemediği ölüm-kalım mücadelesi verilen hastalık sırasında Şanı Yüce Allah ve hekimle baş başa kaldığımızda hekimlerin ne kadar değerli ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyoruz. Seven ve sevilenler arasındaki köprüyü oluşturan doktorlar hastaları hayata ve sevenlerine bağlıyor.
Milletin canına can katanlar, hastalara can verenler, hasta yakınlarının veya hastaların saldırılarında can veriyor. ‘Sağlık Kenti’ Samsun’da doktorları yaşatmadan hastaları nasıl yaşatacağız? Hekime saldırıların hedefi sadece doktorlar değil; aynı zamanda millettir. Bugün doktor, yarın millet..
Doğum Uzmanı Aynur Dağdemir yeni doğan bebeklere ve annelerine can verirken, hastanede uğradığı bıçaklı saldırı sonucu canından oldu. Hayat verirken, hayatının en verimli anında hayatını kaybetti.
Uzun süren eğitim ve emek sonucu yetişen nitelikli eleman hekimlerin, kavga ve çatışma ortamlarından uzak tutularak, özenle korunması ve güvenliklerinin en üst düzeyde sağlanabilmesi için, başta acil servisler olmak üzere ana girişlere ‘X Ray’ cihazları ve metal dedektörleri konulmasını önermiştim.
Hakim ve savcılar bir tarafa; adliyede yazı işlerine bile girerken, kimlik verip, görüş kartı alarak, elektronik kapılar açılabilirken, hekimlere herkes her zaman kontrolsüz bir şekilde ulaşamamalı. ‘Hasta müşteridir ve her zaman halıdır’ bakış açısı tedavi edilmesi gereken, saldırıları tetikleyen bir hastalıktır, değiştirilmelidir.
SALDIRILARDAN TTB DE SORUMLUDUR!
Hekimlere yapılan saldırılardan İçişleri ve Adalet bakanları kadar, Türk Tabipleri Birliği (TTB) de sorumludur. TTB ne mi yaptı? X Ray cihazı ve dedektörlerin Hipokrat yeminine aykırı olduğunu ileri sürerek, somut bir öneride bulunmadan ‘Sağlıkta Şiddet Yasası’na bel bağladı. Yasa çıktı da ne değişti? Hekim ölümleri veya hekimlere saldırılar hız mı kesti? Hayır, artarak devam etti.
TBB, hekimlerle değil de ‘Kobani’ ile meşgul; Ekim 2014’te ‘Suriye'de Rojava bölgesinde Kobane Kantonu 25 gündür ağır silahlarla donatılmış IŞİD çetelerinin kuşatması altında onur ve yaşam mücadelesi veriyor, biz de Kobane'nin bu direnişinin yanında olduğumuzu ilan diyoruz.
Samsun'dan Denizli'ye, İzmir'den Diyarbakır'a kadar her yanda yüz binler Kobane ile dayanışmaya geçti. Kobane yalnız değildir.’ şeklinde basın açıklaması yapıyor, TSK’nın Kobani’ye müdahale etmesini istiyordu ve TSK Suriye’ye böyle sokuldu. PKK için IŞİD’le savaştırıldı, sınırımızda PKK ve türevlerine toprak kazandırıldı. Şimdi geri almak için yeniden savaşacağız. TTB Türk askeriyle çatışırken ölen PKK’lılarla ilgilenirken, PKK’lıların şehit ettiği hekimle ilgilenmedi.
Samsun’da görev yaptığı hastanede şehit edilen Opr. Dr. Kamil Furtun’a yapılan silahlı saldırı adeta ‘geliyorum’ diyerek geldiği halde, TTB, saldırıyı engellemek için de görev kusuru olanların cezalandırılması için de kınama ve taziyeden başka hiçbir şey yapmadı.
Furtun saldırısının üzerinden 6 ay geçmeden Aynur Hanım hunharca katledildi. Tedbir de ders de alınmadı, alınabilseydi belki de Dr. Aynur hayatta olurdu. TTB üst yönetimi Hipokrat yeminine aykırı olarak cana can katan hekimlerin yanında değil; insanlık düşmanı teröristlerin yanında yer aldı. Hekimler bu yönetimden bir an evvel kurtulmalı.