Muhalefet o kadar gizli çalışıyor ki seçmenin de çalışmalardan haberi yok. Adeta sır küpü. Karda yürüyüp izini belli etmiyor. Ne yaptıklarını veya yapacaklarını bilen yok. Kadın eşine ‘Kendisini ne kadar sevdiğini’ soruyor. Eşi, ‘Seni ne kadar sevdiğimi bir ben, bir de Allah biliyor’ diyor. Eşi, ‘bunu benim bilmem gerekmez mi? diye sorsa da eşi söylemiyor veya söyleyemiyor+ . Türklere özgü bir durum. İnsanlar, özellikle de eşler birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini ancak ölüm döşeğinde; artık sevgiye ihtiyaçlarının kalmadığı bir zamanda söylüyorlar.
Muhalefete seçmeni ne kadar sevdikleri, seçmen için ne yapacakları, seçmenin tercihini nasıl değiştirecekleri sorulunca, ‘bunu bir biz bir de Allah (cc) biliyor’ dercesine çözüm önerilerini halktan saklıyorlar. SODEP Genel Başkanı Rahmetli Erdal İnönü’ ye saydığı sorunların iktidarları döneminde nasıl çözüleceği sorulduğunda, ‘Başkaları kopya çekmesin diye söylemiyorum’ demişti. Bugün de aynı durum sözkonusu. Ne alanlarda ne medyada bir çözüm önerisi görünüyor. Hiçbir yerde yok. Dertler sayılıyor, çözüm yolu gösterilmiyor. Halk müzikte arabesk dinlese de, artık siyasette arabesk dinlemiyor. Umut arıyor. Geleceğe umutsuzlukla değil; ümitle bakmak istiyor. Ama bunun nasıl olacağını da bilmiyor.
Seçim zamanı siyaset
Eşlerin birbirini ne kadar sevdiğini söylemek için, ölüm anını beklediği gibi; muhalefet de çözüm önerileri için seçim anını bekliyor. Seçim gelene kadar, bu insanlar ne yer, ne içer, hangi dertlerle boğuşur, bu dertler çözümsüz müdür, çözümlü ise, çözüm nedir gibi soruların cevabını vermek için seçimi bekliyor. Ölüm anında sevginin bir öneminin olmadığı gibi: seçmen için de seçim anında çözümün bir önemi kalmıyor. Çünkü seçmen ‘bizim için gelecek olsaydınız, zamanında gelirdiniz, şimdi saydığınız sorunları biz dünden bugüne değil; yıllardır yaşıyoruz, o zaman değil de şimdi niye geliyorsanız, siz bizim için değil kendiniz için geliyorsunuz’ diyor ve söylenenlerden etkilenmiyor. Seçmen dertlerine derman, hiç olmazsa tercüman, kendileriyle hemdert olunmasını bekliyor.
Samsun sahipsizken
Samsun sahipsizken, Samsun’da termik santraller ardı sıra dizilirken, hava solunamayacak kadar, sular canlı yaşayamayacak kadar kirletilirken, yeşil alanlar, kumsallar tüketilirken, hukuksuz bir şekilde kamu çalışanları görevlerinden alınırken, iş yerleri bir bir kapatılırken, insanlar borç batağına sürüklenirken, insanların aşına zehir katılırken, işsizlik ve geçimsizlikten insanlar intihar ederken, duble yollar Samsun’a kadar geldiği halde Samsun’un giriş ve çıkışı unutulurken, yağmura göre altyapı yapılmadığı için, yapılan altyapıya göre yağmayan yağmur suçlanırken milletvekili adaylarının nerede olduğunu haklı olarak soruyor seçmen.
Albert Einstein, ‘Dünya kötülük yapanlar sebebiyle değil; seyirci kalıp, hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir’ diyor. Seçmen de iktidarın yanlışlarını ses çıkarmadan izleyenleri, yanlışlık yapanlardan farklı görmüyor.’ Siz sesinizi çıkarsaydınız, bu kadar yanlışlık yapılamazdı’ diyor seçmen. Anlayacağınız iktidarın yanlışlarından dolayı da muhalefeti suçluyor. Yapılması gerekenleri yapmayıp, seçimden seçime siyaset yapanı vekil olarak görmek istemiyor seçmen.